Translate

Finarfin Kimdir?

Finarfin Kimdir?






Finarfin, Ağaçların Çağının 1230. yılında dünyaya geldi. Yüce Noldor Kralı Finwë'nin ve Vanyar'dan İndis'in en küçük çocuğuydu. 3 erkek kardeşi(üvey kardeşi Fëanor, Fingolfin ve Írimë), 1 de kız kardeşi vardı. Vanyar kökenlerinden ötürü saçları altın rengindeydi. Kardeşleri arasında en dürüst ve en bilgenin kendisi olduğu söylenirdi. Aralarındaki tartışmalardan uzak dursa da Fëanor tarafından sevilmezdi çünkü Fëanor babasının ikinci evliliğini onaylamıyordu.

Ağaçlarının Çağının 1280. yılında Finarfin, Valinor'daki Teleri'lerin kralı Olwë'nin kızı Eärwen ile evlendi. Ve bu evlilikten 4 çocuğu oldu; Finrod, Angrod, Aegnor ve Galadriel. Anne tarafından gelen Vanyarların altın saç mirasından çocukları da etkilendi.

Melkor'un Ağaçları yok etmesi, babası Finwë'nin katledilmesinin ve üvey abisi Fëanor'un yaptığı Silmarillerin çalınmasının ardından yine üvey abisi Fëanor'un Tirion şehrinde kendi ırklarına(Noldor) müthiş bir hitabet yeteneğiyle yaptığı konuşmanın ardından onun peşinden Orta Dünya'ya gitmeye karar verdi. 

Orta Dünya'ya gitmek üzere yola çıkan Noldor gruplar halinde ilerliyordu ve son grupta Fingolfin ve Finarfin vardı. İlk Akraba Kıyımı gerçekleşirken onlar daha geriden geliyorlardı. Araman kıyısı boyunca ilerlemeye devam ederken Mandos belirdi ve o meşhur Noldor'un Hükmü ya da Kuzeyin Kehaneti olarak bilinen kehaneti duyurdu. Söylenenlerin pek çoğu, Noldor’un başlarına gelene dek anlamadıkları acıları, karanlık bir dille haber veriyordu; ne kalabilecek, ne Valar’ın affını yahut hükmünü isteyebileceklerdi, anladıkları kadarıyla lanet buydu.

metin ayracı
"Sayısız gözyaşı dökeceksiniz. Valar, Valinor'u size karşı kapatacak ve sizi dışarıda bırakacak, böylece ağıtınızın yankısı bile dağları aşamayacak. Valar'ın gazabı Batı'dan Doğu'nun en ucuna dek Feanor Hanedanı üzerine yayılacak, onları izleyenlerinde üzerine yayılacak. Yeminleri onları sürükleyecek, onlara ihanet edecek. İyi başlayan herşey kötü bitecek; Akrabanın akrabaya ihanetiyle, ihanete uğrama korkusu doğacak. Onlar sonsuza dek mahrum edilenler olacak.
"Siz haksız bir şekilde akrabalarınızın kanını döktünüz, Aman topraklarını lekelediniz. Kana karşı kan vereceksiniz ve Aman'ın ötesinde Ölüm'ün gölgesinde yaşaycaksınız. Bunun için Eru sizin Ea'da ölmemenize karar verdi; ve hiçbir hastalık sizi ele geçiremeyecek ama katledilebilirsiniz ve katledileceksiniz: silahla, işkenceyle ve kederle; sonra yurtsuz ruhlarınız Mandos'a gelecek. Orada bedenlerinizi özleyerek bekleyeceksiniz ve katlettikleriniz gelip sizin için yalvarırlarsa biraz merhamet bulabileceksiniz. Orta Dünya'da kalıp Mandos'a dönmeyenler, büyük bir yük taşıyormuşçasına bitkinleşecekler, gittikçe solacaklar ve arkalarından gelecek daha genç ırkın önünde pişmanlık gölgeleri olacaklar. Valar konuştu." 
metin ayracı

Kehanetten ötürü dehşete düşen ve zaten Alqualondë'de karısının akrabalarına yapılan katliamdan ötürü geri dönmeyi düşünen Finarfin, oğulları ve halkının ufak bir kısmı ile beraber Valinor'a geri dönerek Valinor'da yaşamaya devam eden Noldor'un Yüksek Kralı oldu. Uzun bir süre Valinor'da kalan Finarfin, İlk Çağın sonunda gerçekleşen Öfke Savaşı'nda Valar ile birlikte Orta Dünya'ya geldi. Finwë'nin en dürüst ve en bilge çocuğu Finarfin, muhtemelen hala Ölümsüz Topraklarda yaşayan Noldor'un Kralıdır.




Ñoldor'un 5. Yüce Kralı Turgon Turukano Kimdir?

Ñoldor'un 5. Yüce Kralı Turgon Turukano Kimdir?


- -ÑOLDOR'UN 5. YÜCE KRALI TURGON'A DAİR- -

Turgon, Ağaçların 1300. yılında doğmuştur. İsminin anlamı Turukano yani Yöneten Kral'dır. Bilge Turgon olarak da bilinir. Fingolfin'in 2. oğludur. Fingon, Aradhel, Argon kardeşleridir.

Fëanor'un oğullarını sevmezdi. Finarfin'in çocuklarıyla, özellikle de Finrod ile daha samimiydi. Fëanor Ñoldor’u Orta Dünya’ya geri dönmek için ikna edince, Fingolfin, Turgon ve Finrod buna karşı olsalar da bu yolculuğa katıldılar. Fëanor ve oğulları, gemilerle ayrıldığı zaman, babası Fingolfin ile beraber kendi ırkından olanları Helcaraxë'den geçirdi, bu sırada kendi eşi olan Elenwë'nin ölümüne tanık oldu. Yolculuk sırasında Turgon ve takipçileri Nevrast'a yerleşti.

Yıl 50’yi gösterdiğinde; Turgon Finrod’u ziyarete gitti. Birlikte Sirion’dan güneye doğru yolculuğa çıktılar. Sonunda yorgun düştüklerinde Alacakaranlık Gölü’nde mola verip uykuya daldılar. Bu sırada Ulmo, onlara rüyalar göstererek; gizlenmiş kaleler inşa etme konusunda cesaretlendirdi. Turgon Valinor’daki Tirion’u anımsatacak güzellikte bir şehir kurmak için uygun bir yer bulamadı. 53’te ise bu sefer Ulmo’nun kendisi göründü ve ondan Sirion diyarını gözden geçirmesini söyledi. Ulmo’nun rehberliği sonucunda Kuşatan Dağlarla etrafı sarılı olan Tumladen Vadi’sini buldu. 64’te ise Gondolin’in inşasına başlandı ve tam 52 yıl sürdü. 116 yılında inşası tamamlanan Gondolin’e taşınmak üzere iken Ulmo bir kez daha belirdi karşısında ve onu uyardı:

  “Sonunda artık Gondolin'e girmelisin Turgon; ve ben de Sirion vadisinde, ve oradaki tüm sularda gücümü göstereceğim ki gidişinin farkına varılmasın, senin iraden dışında kimse oradaki gizli girişi bulamasın. Eldalië'nin yönettiği tüm ülkeler içinde Melkor'un karsısında en uzun Gondolin dayanacak. Ama ellerinin işlediği, yüreğinin tasarladığı bu eseri çok fazla sevme. Ve hatırla ki Ñoldor'un gerçek umudu Batı' da yatar ve Deniz' den gelir...."

Ayrıca Ulmo içte yaşanacak hainliğe karşı da uyardı onu.

"..."Böylece Ñoldor lanetinin son gelmeden önce seni de bulacağı söylenebilir ve ihanetin senin duvarlarının içinde uyanması gerçekleşebilir. Onlar ateş tehlikesinde olacaklar. Ama bu tehlike gerçekten yaklaşırsa, o zaman ta Nevrast'tan bile seni uyarmak için birisi gelecek. Ondan yıkımın ve ateşin ötesinde Elfler ve İnsanlar için umut doğacak. Bu yüzden bu evde zırh ve bir kılıç bırak, yıllar içinde gelecek olan onu bulsun, böylece sen de onu tanı ve yanılma..."

Sonunda Turgon halkı ile birlikte Gondolin’e yerleşti. Dışarıdan hiç kimsenin Gondolin’in yerini bilmesine izin vermedi. Şehre gelebilen her kimse Turgon’un yasalarına gerekirse zorla uyarak burada kalır ve hiçbir zaman ayrılamazdı. Halkı Gondolindrim olarak anıldı. Gondolin zamanla gelişti ve çok kudretli bir şehir oldu. Turgon, her yıl Valar’dan yardım istemek için gemi ile adam yolluyordu ancak giden geri dönmüyordu.

Gondolindrim; on iki farklı aileden oluşur. Bunlar;
Kral'ın Hanedanı, Liderleri Turgon’dur. 
Altın Çiçek Hanedanı, liderleri Glorfindel’dir.
Öfke Çekici Hanedanı liderleri Rog’tur. 
Ağaç Hanedanı, liderleri Galdor'dur.
Sütun Hanedanı ve Kar Kulesi Hanedanı, liderleri Penlod'tur.
Pınar Hanedanı, liderleri Ecthelion'dur.
Köstebek Hanedan, liderleri Meaglin’dir. 
Kanat Hanedan, liderleri Tuor’dur. 
Harp Hanedanı, liderleri Salgant dir. 
Kırlangıç Hanedanı, liderleri Duilindir. 
İlahi Ok Hanedanı, liderleri Egalmoth’dur. 
(not: Gondolindrim'in 12 hanesiyle ilgili bir yazı paylaşacağım.)

Aredhel’in yolculuğuna kadar uzun bir barış dönemi yaşandı. Aredhel, 316 yılında şehirden sıkıldığı için abisinden izin alarak ayrıldı. Fëanor'un oğlu Celegorm’un yanına gitmek istiyordu. Ancak Aredhel onu bulamadı ve kayboldu. Yolu Nan Elmoth ormanına düştü. Orada Eöl adında bir Karanlık Elf ile evlendi ve Meaglin’i doğurdu. Aradhel, 400 yılında Eöl cücelerin yanına yola çıkmışken Meaglin’i de alıp Gondolin’e gitti. Eöl onları bulamayınca izlerini sürdü ve saklı yolu keşfetti. Turgon, Eöl’e dostça yaklaştı ve yasalar gereği Gondolin’den çıkamayacağını söyledi. Eöl ise ölümü pahasına reddetti ve oğluna mızrak atarak onu öldürmek istedi tam o sırada Aredhel, Meaglin’in önüne atladı ve omzundan yaralandı. Mızrağın ucu zehirli olduğu için akşama öldü. Daha sonra Turgon Eöl’ü cezalandırarak Gondolin’in yüksek surlarından aşağı attı. Eöl oğluna kendisiyle aynı kaderi paylaşması için bir lanet okudu. Bu durum sonucunda hem annesiz, hem babasız kalan Meaglin’i Turgon yetiştirip büyüttü.

Geçen zamanda ikinci bir barış dönemi yaşandı ta ki 455 yılındaki Dagor Bragollach (Ani Alev Savaşı)'a kadar. Turgon'un babası Yüce Ñoldor Kral’ı Fingolfin, atını Morgoth'un kalesi Angband’a sürüp Morgoth ile düello yaptı ve öldü. Fingolfin'in cesedini Kartalların Kralı Thorondor Morgoth’un elinden alıp Kuşatan Dağlara getirdi. Turgon, burada babasına bir mezarlık yaptırdı. Babasının ölümü sonrası Noldor'un Yeni Yüce Kralı abisi Fingon oldu. 

Birkaç yıl sonra Hurin ve Huor adında iki insan Crissaegrim dolaylarında kayboldu. Thorondor onları Gondolin’e götürmesi için iki kartal yolladı. Turgon onları kabul etti. Ve evlerine gitmek isteyene kadar kalmalarına izin verdi. Bu olay 50 yıl sonra gerçekleşecek Gondolin’ in yıkımı için serpilen ilk tohumlardandı. 

472 de Meadhros birliği kuruldu ve Anfaughlith çölünde Sayısız Gözyaşı Savaşı yaşandı. Bu savaşta kimsenin beklememesine rağmen Turgon 10 bin kişilik ordusuyla savaşa katıldı. Fingon’un zor anında yardıma geldi ve yanında Hurin ile Huor’u buldu. Savaş Eldar’ın lehineyken bir anda savaşın yönü değişti. Turgon Fingon’dan ayrı düştü. Fingon Balrogların lideri Gothmog tarafından katledildi. Hurin ve Huor ise Turgon’ u Gondolin’e dönmeye zorladı. 

--Hurin: "Şimdi gidin efendim, henüz zaman varken! Çünkü sizde Eldar'ın son umudu yaşıyor ve Gondolin ayaktayken Morgoth hala kendisinin yüreğinde olan korkuyu hissedecektir.." 
--Turgon: "Artık Gondolin uzun süre gizli kalamaz ve keşfedildiğinde yıkılmalı.”
-Huor: "Sadece çok kısa bir süre dayansa bile, sizden ve benden Eldar’ın ve insanların umudu doğacaktır. Bunu size, efendim, ölümün gözleriyle söylüyorum: Burada sonsuza dek ayrılmamıza ve beyaz duvarlarınıza yeniden bakamayacak olmama rağmen, sizden ve benden yeni bir yıldız yükselecektir. Elveda!" 

Turgon hayatta kalanları da Gondolin’e geri çekildi. Hurin ve Huor ise kalan Dor-lomin insanları ile Morgoth’un ordusuna karşı savaşmaya devam etti. Huor gözünden bir okla vurulup öldü, Hurin ise Morgoth tarafından esir alındı. Morgoth, Hurin’e Gondolin’in yerini sordu ama Hurin yerini söylemeyi reddetti. Bunun sonucunda Morgoth ona türlü işkenceler edip, onu ve ailesini lanetledi ve onu Thangorodrim zirvesine hapsetti.

 Fingon’un ölümü üzerine Noldor’un 5. Yüce Kralı Turgon oldu. Turgon, Valar’dan tekrar yardım istedi, bu sefer Gemi Yapımcısı Cirdan'da 7 gemi yaparak ona yardım etti. Ama habercilerin hepsi öldü, yıllar sonra karaya ulaşabilen Voronwë adında ki Gondolin'li haberci hariç.

Huor oğlu Tuor yıllar sonra Vinyamar’daki kılıç ile zırhı buldu. Kılıcı kuşanıp zırhı giydikten sonra kıyıya ilerledi. Burada Ulmo yanında belirdi ve ona Gondolin’i nasıl bulacağını söyledi. Ona Morgoth’un hizmetkârlarından saklanabilmesi için bir pelerin verdi ve sonra da, Gondolin yolunu gösterecek bir Elf yolladı. İşte bu Elf, Turgon’un zamanında Valar’a yolladığı elçilerden olan Voronwë’ydi. Voronwë, gemisi battığında Ulmo sayesinde kurtarılmış ve sağ salim kıyıya ulaştırılmıştı.

 Tuor Gondolin’e vardı ve Turgon’ un yanına getirildi. Sonra Turgon’a Ulmo’nun, Gondolin’ in Düşüşü’ nün yakın olduğu uyarısı ile şehri terk edip halkıyla birlikte Sirion aşağısına inerek Denize geçmeleri tavsiyesini iletti. Turgon Ulmo’nun uyarılarını uzun uzun düşündü ama Turgon gururluydu ve canından çok sevdiği şehrini bırakmak istemiyordu. Şehirde kalmaya karar verdi. Saklı yolun kapatılmasını ve güvenliklerin iki katına çıkarılmasını emretti. Morgoth ise tüm gücünü Gondolin’e aramaya adamıştı. Her yerde casusları kol geziyordu. Bir süre sonra Hurin’i saldı ve peşine casuslar yolladı. Hurin ise Kuşatan Dağlarda dolaştı, onu bir kartalın gelip alması umuduyla. 
“Turgon, Turgon, Serech Bataklıklarını hatırla! Ey Turgon, saklı salonlarından sesimi duymayacak mısın?” 

Morgoth, bu çığlıkları duyunca Gondolin’in bu dolaylarda yattığını anladı ve buralara yoğunlaştı. Hurin ise cevap alamamış bir şekilde ve acı içinde geri döndü.

 509 yılında Maeglin, Turgon’un emirlerine karşı gelmiş ve metal cevherleri aramak için Kuşatan Dağların dışına çıkmıştı. Ancak Orklar onu kaçırdı ve Angband’a götürdü. Morgoth Gondolin’in yerini sorduğunda Maeglin hayatı karşılığında söyleyeceğini teklif etti. Morgoth teklifi kabul etti. Meaglin’i ise kuşkulanmasınlar diye hemen geri yolladı.. Gondolin’de Tarnin Austa (Yaz'ın Kapıları Festivali) kutlandığı sırasında Morgoth tüm gücüyle saldırdı. Bu savaşta Morgoth, Büyük Son’a kadar görülmemiş Demirden Canavarlar kullandı.

Turgon ise derhal savaş meclisini topladı. Tuor şehirden çıkılıp düşman üzerine gidilmesini savunuyordu ama Maeglin ve Salgant, Turgon’u şehirde kalmaya ikna etti. Meclis böylece dağıldı ve Gondolin halkı ile Gondolindrim’ in 12 hanesi savaşa hazırlanmaya başladı. Savaş başlamıştı. Morgoth’un ordusu Tumladen Vadi’sine girmişti. Morgoth, Demirden Canavarları ile suru mahvetti. Galdor ve Rog‘un askerleri bu saldırıyı ancak durdurabildiler. Maeglin ise Tuor’u bulup öldürmek istedi ama Tuor güçlü ve çevikti. Tuor ailesini de alıp Meaglin’i surlardan aşağı itti. Meaglin böylece öldü, babasının laneti gerçekleşmiş oldu.

 Ejderlerin de destekleri ile Morgoth’un ordusu Kral Meydanına kadar geldi, tüm ailelerde orada toplandı. Pınar Hanedanın lordu Ecthelion, Balrogların Lideri Gothmog ile dövüştü. Ecthelion, miğferindeki elması Gothmog’a sapladı ve ikisi birlikte çeşmeye düşüp boğuldular. Turgon için savaş çok kötü gidiyordu. Şehrin her yanında askerleri can veriyordu. En son Idril’in yaptırmış olduğu gizli yolu kullanmaları için Glorfindel ve beraberindekilere emir verdi. Turgon ise kulesinin en yüksek yerine tırmanıp haykırdı;
“Ñoldoli’nin Zaferi büyük olacak.” 

Orklar ona güldü, bu cümlesiyle alay etti. Sonra Turgon' un kulesi de yerle bir oldu. Böylece Orta Dünya'dan göçüp gitti Noldor ve Gondolin'in Kralı Turgon..

Tauriel Kimdir?

Tauriel Kimdir?

Tauriel

Tauriel Kimdir?

J.R.R Tolkien'in kitaplarında bulunmayan ancak Peter Jackson'un aktör Evangelina Lily için özel yaptığı The Hobbit film serisinin bayan elf karakteri.
Düşük bir orman Elfi olan Tauriel,  Kuyutorman Bekçi Başıdır.

İlk defa The Hobbit: The Desolution of Smaug filminde görülen Tauriel daha sonra ise serinin son filmi The Hobbit:Battle of The Five Armies filminde görüldü.
Tauriel, genelde Legolas ile birlikte ortak olarak hareket eder.

Bilbo ve cüce kafilesi Kuyutorman'da örümcekler tarafından yakalanınca Orman Elfleri önderliğindeki Legolas ve Tauriel onları kurtarır ancak izinsiz olarak Elf topraklarına girdikleri için mahkum ederler.
Cücelerin hapsi sırasında Kili ve Tauriel arasında bir romantik bağ oluşur.
Bilbo cüceleri kaçırınca Ork saldırısına uğradıkları sırada Kili'nin zehirli okla vurulduğunu öğrenir.
Tauriel peşlerinden gidince Legolas'ta onu takip eder.
Göl Kasabası'na geldiklerinde bazı Orkların orada olduğunu görüp onları etkisiz hale getirirler. Legolas o sırada Bolg ile kapışır. Tauriel ise Kili'nin ölümcül yarasını Elf tıp bilgisi ile tedavi eder.
Smaug Göl Kasabasına saldırdıktan sonra Gundabad Orklarının kalesini gözlemeye Legolas ile beraber gider. Geri geldiklerinde ise Yalnız Dağ -Erebor- mevkinde Beş Ordu Savaşı olurken isteksizce o savaşa katılırlar. Thorin Azog'un peşine gider. Kili, Fili de Thorin ile beraber.
Legolas ve Tauriel Kuzguntepesindeki cücelere yardım etmek amacıyla giderler. Legolas Bolg'u öldürmeye çalışırken Tauriel ise Kili'ye yardım etmeye çalışır. Kili ölünce Tauriel onun başında ağlar. Hobbit'teki olaylardan sonra Tauriel'in nerede olduğu bilinmemektedir çünkü kitapta yoktur.

Feanor ve Fingolfin Kimdir?

Feanor ve Fingolfin Kimdir?

Feanor , Fingolfin ve Finarfin

Feanor

Feanor, Ağaçların Çağında Valinor’da Tirion kentinde doğmuştur. Babası Noldor’un Kralı Finwe, annesi ise Serinde Miriel’dir. Annesi Miriel, Feanor doğduktan hemen sonra ruhu bedeninden ayrılmıştır, çünkü bütün gücünü ve kudretini oğlu Feanor’a geçirmiştir. Böylece doğmuştur Noldor’un en kudretlisi, Valinor’un altın ışıkları içinde.. Diğer ismi (babasının verdiği isim), Curufinwe’dir. 

Miriel doğumdan sonra bedeni kötü duruma gelince, Finwe Manwe’nin huzuruna çıkıp ondan nasihat istemiş, o da Miriel’i Lorien’de Irmo’nun bakımına vermiş ve orada uykuya dalmış Miriel. Bedeni uyur gözükmüş fakat ruhu bedeninden ayrılıp çoktan Mandos'un Salonlarına gitmiş ve bir daha hiç dönmemiş. Finwe bu duruma çok üzülmüş, sık sık Lorien’e onu ziyarete gitmiş fakat o bir daha hiç uyanmamış, bir süre sonrada Finwe bir daha Lorien’e gitmemiş. Sonra Finwe tüm sevgisini oğlu Feanor’a vermiş, Feanor’un içinde tutuşan gizli bir alev varmış gibi hızla büyümüş. Uzun boylu, güzel yüzlü, iradesi güçlü, gözleri delip geçercesine parlak, saçları kuzguni siyahmış; tüm hedeflerini hırsla ve yolundan dönmeden kovalamaktaymış. 

O zamanlar ve sonrasında Noldor arasında aklı en kurnaz, eli en becerikli olan oymuş, Gençlik döneminde bilge Rumil’in eserini geliştirerek Eldar’ın sürekli kullanacağı harfleri tasarlamıştır. Ayrıca değerli taşların oldukları hallerden nasıl daha büyük ve daha parlak olabileceklerini ilk o keşfetmiş. 

ayraç


Feanor daha sonraları, Noldor arasında Aule’nin en sevdiği Mahtar isimli ulu bir demircinin kızı olan Nerdanel ile evlenmiştir. Feanor ve Nerdanel’in yedi çocuğu olmuştur. Bunlar; Uzun Maedhros, sesi ülkenin ve denizlerin ötesinden duyulan güçlü şarkıcı Maglor, kumral Celegorm, esmer Caranthir, babasının el becerisinin çoğunu miras almış olan becerikli Curufin, huyları ve yüzleri birbirlerine benzeyen en küçükler olan ikiz Amrod ve Amras'tır. 

Finwe, karısı Miriel’in ölümünden sonra tekrar evlenmiştir. İkinci eşi bir Vanyar Elfi olan İndis’tir. Finwe ile İndis’in daha sonraki günlerde; Finarfin ve Fingolfin isimli iki çocukları daha olmuştur. Kardeşler içerisinde dil ve el becerisinde en kudretlileri Feanor’du, ruhu bir alev gibi yanıyordu. Fingolfin ise en güçlü, en metin ve en cesur olanlarıydı. Finarfin ise en iyi, yüreği en bilge olandı. 

ayraç

Feanor’un annesine düşkünlüğü yüzünden, İndis ve oğulları Fingolfin ve Finarfin’e kin duymaktaydı, içlerinde en çokta Fingolfin’i sevmezdi, çocukluklarında bile onlarla sürekli bir rekabet içindeydi. Sürekli başı dik gezerdi ve kendisini kardeşlerinden daha üstün görürdü ve belki de öyleydi, fakat böyle düşünmesi bile onun kalbini daha da köreltmekteydi… 

Bütün bu olaylar gelişirken Melkor’un cezası sonuna geldi ve Mandos’un Zindan’larından çıkartılarak tekrar Manwe’nin huzuruna çıkartıldı. Bütün Valar ve Maiar ordalardı, Eldar’ın da çoğu oradaydı. Melkor affedildi ve Valmar sınırlarında yaşamasına izin verildi. Lakin Ulmo ve Tulkas ona aldanmadılar.

Feanor’un düşüncelerinde yeni bir fikir oluşmaktaydı. Ağaçların ışığının nasıl korunabileceğini düşündü uzun bir süre. Sonra uzun ve gizli bir işe girişti, tüm ilmini ve ince hünerlerini bir araya getirdi; her şeyin sonunda Silmaril’leri yarattı. Üç büyük mücevher şeklindeydiler. Arda Krallığında ona zarar verebilecek hiçbir güç yoktu. Feanor, Mücevherlerin iç ateşini Valinor Ağaçları’nın uyumlu ışığından yaratmıştı. Silmaril’ler böylece canlı varlıklar haline gelmişlerdi. Herkes Feanor’un eserlerinin önünde şaşkınlık içinde kaldı. Varda, Silmarilleri Kutsadı; içinde kötülük olan hiçbir kimse onlara el süremesin diye büyüledi. Feanor, taşları Valar’ın korumasına bırakmadı, çünkü onları o kadar çok seviyordu ki, kimselere güvenemezdi. Bu yüzden onları Tirion’da ki Hazine odasının derinliklerine kapattı, babası ve oğulları haricinde kimsenin görmesine izin vermedi. 

ayraç


Feanor ve Silmariller

Melkor’da Feanor’un yarattığı Üç Taş’ı yakından izlemişti ve içinde onlara karşı bir istek ve hırs oluşmuştu. Melkor, Silmaril’leri istiyordu... Böylece işe koyuldu ve Valar’ı Eldar’a kötülemeye çalıştı, başlarda ufak yalanlarla, sonra ise büyük iftiralarla. Noldor’u hiç sevmedi ve onlara; Valar’ın onları Aman’a hapsettiğini ve Orta Dünya’yı onlardan esirgediklerini söylüyordu. Noldor bu sözlere pek aldırmasa da yine de etkilendi. Feanor’da duydu bu sözleri, içinde özgür olmak ve başka topraklara gitme hissi daha da ateşlendi. Dahası Melkor, Noldor’u da kendi içinde düşürmeye çalıştı, Feanor ile İndis’in oğullarının arasını açtı. Sonunda Melkor başarılı oldu ve Valinor’un parlak günlerinin sonunu getirdi; Feanor artık açık açık özgür olacağını, dış dünyaya, Orta Dünya’ya göç edeceğini ve eğer gelirlerse Noldor’u da esaretten kurtaracağını söylüyordu ve Valar’ın hükmüne karşı çıkıyordu. Fingolfin, Feanor’un kendini sanki bir kralmış gibi görmesinden rahatsız olmuş ve bu konuyu babası ile konuşmak için Tirion’un sarayına gitmiş, Feanor onu orada görmüş ve kendisini babasına kötülediğini düşünerek olaya girmiştir. Bu durum üzerine Fingolfin hiçbir kelime etmeden saraydan ayrılmıştır. Feanor onu takip edip dışarıda onu sıkıştırmış ve kılıcını çekip tehtid etmiştir. Bunun sonucunda Valar, Feanor’u huzurlarına çağırdı. Sonunda her şey açığa çıktı ve Melkor suçlandı, Tulkas derhal ayrılarak Melkor’u aramaya gitti. Lakin bu Feanor’un suçunu hafifletmedi. Feanor 12 yıllık bir sürgüne mahkum edildi. Bu sürgüne babası da onunla geldi. Ayrıca yedi çocuğu da onunla birlikte gitti. Bu süre içinde Fingolfin, Tirion’da ki Noldor’u yönetti. 

Sürgün bitti ve Feanor ve maiyeti Formenos’a geri döndü. Bir süre sonra Melkor açık açık Formenos’a gelerek Feanor'la konuştu. Fakat Feanor onu evinden kovdu. Melkor bir süre kimselere gözükmedi. Valar dostluk için bir divan daha topladı ve bütün Eldar’ı çağırdı. Birçok kişi geldi, gelenler arasında Feanor ve Fingolfin’de vardı. Finwe, Formenos’da kalmıştı. Divan sırasında Fingolfin ve Feanor’a barışmaları emredildi ve Fingolfin, Feanor’un çizdiği yoldan gitmeye yemin etti. Bu divan sürerken Melkor, Ungoliant isimli bir başka güç ile iki ağaca saldırmış ve ışıklarını söndürmüştü. Haber Manwe’nin divanına ulaştı, inanılmaz bir kargaşa çıktı, Tulkas ve Orome hemen ayrıldılar. Ağaçların yanına gittiler, hemen arkalarında da birçok Eldar geliyordu fakat ışık sönmüştü, Melkor orada yoktu. Eldar ve Valar ağaçların yanındayken Melkor ve Ungoliant Formenos’a gittiler ve kapıları kırıp içeri girdiler, orada kral Finwe önlerine dikildi. Melkor tek bir hamlede Finwe’yi öldürüp cansız bedenini yere serdi. Ardından hızla hazine odasına gidip tüm hazineleri ve Silmariller’in olduğu sandığı da alarak kuzeye doğru kaçtılar oradan Helcaraxe geçitlerine gittiler ve Orta Dünya topraklarına girdiler. Formenos’taki olaylar bir yıldırım gibi ulaştı Valar'a ve Noldor’a. Feanor ve Fingolfin acı içinde ağladılar. Tam o sırada Feanor intikam için yemin etti ve her nereye giderse gitsin Melkor’u takip edeceğini ve Silmarilleri ondan alacağını söyledi. 

…ve böylece başladı orta dünyaya yolculuk, Feanor Tirion meydanında konuştu ve halkının büyük bir kısmını ikna etti, Fingolfin de yemini üzerine, Feanor ile gideceğini açıkladı ve birçok Noldor yolculuğa çıktı, Finarfin ve onun isteğini dinleyen Noldor da gideceklerdi. Yolculuk başladı Alqualonde limanlarına vardılar orada Teleri’den yardım istediler, fakat Teleri yardım etmeyi reddetti. Feanor ve çocukları Teleriyle savaştı. Bu savaş ilerde “Kardeş Katliamı” olarak adlandırıldı. Fakat Fingolfin geriden geldiği için savaşmadı. Bu savaşın sonunda Mandos gökte belirdi ve hükmünü açıkladı; Noldor lanetlemişti, bu yolculuk onların sonu olacaktı. Fakat Feanor vazgeçmedi gemileri aldı, Fingolfin’de devam etmek zorundaydı. Fakat Finarfin ve halkı gitmekten vazgeçtiler ve Tirion’a geri döndüler. Feanor limandan gemilerle Ayrıldı fakat Fingolfin’e ve halkına ihanet etti ve onları gemilere aldırmadı. Fingolfin Feanor’a kızdı ve ne olursa olsun dönmeyeceklerini açıkladı ve Helcaraxe geçidine yöneldiler, bir çok Noldor öldü. 

Feanor, Beleriand’a girdi ve savaş için hazırlandı, Angband’a öncüler yollayıp gözetletti. Ve Noldor’un Beleriand’daki ilk savaşı başladı, bu savaşa “Dagor-nuin-giliath” anlamı ise “Yıldızların Altındaki Savaş”tır. Elfler büyük bir zafer kazandılar,savaşın bitmesine yakın Feanor, hırslanıp yanında birkaç arkadaşı ile birlikte Angband'ın kapısına kadar at sürmüştür, pusuda yatmış olan Balrog’lar bir anda ortaya çıkarak grubu çember içine almıştır, uzun süre mücadele eden Feanor en sonunda aldığı yaraların sonucunda zayıf düşmüş ve bedeni Balrogların efendisi Gothmog tarafından yere çarpılmıştır, tam bu sırada yetişen oğulları babalarının yardımına gelmiş onu kurtarmışlardır, ama en büyük oğul Maedhros, Morgoth'a esir düşmüştür. Geri dönüş yolunda Feanor öleceğini anlayıp oğullarına durmalarını emretmiştir. Son sözleri ise, ne olursa olsun Morgoth’un peşini bırakmamaları ve ne pahasına olursa olsun Silmarilleri geri almaları üzerine olmuştur. 

Feanor acı içinde ölmüştür, ruhunun alevi oracıkta bedenini küle çevirmiştir. Geriye ise hiçbir şey kalmamıştır. Noldor’un en kudretlisi de Arda topraklarına böylece veda etmiştir… 

ayraç

Feanor iyi-kötü bir çok şey yapmıştır, Feanor olmasaydı Eldar'ın en güçlü halkı Noldor'un tarihi, hatta Orta Dünya'nın tarihi bu kadar uzun olmazdı... Her şey bittiğinde Eldar kulaklarında Feanor'un sözleri hep çınladı ve kararan Valinor'un simgesi hiç kaybolmadı gözlerinden. İşte Feanor'un binlerce yıl geçmesine rağmen hafızalardan silinmeyen sözleri; 

"Neden, Ey Noldor halkı, neden bizi koruyamayan, hatta kendi topraklarını bile Düşman'ına karşı koruyamayan kıskanç Valar'a hizmet edelim? O, düşmanları olduğu halde, akrabaları değilmi? İntikam, bu yüzden beni çağırdı, ama öyle olsa bile, bundan sonra babamın katili ve hazinemin hırsızının akrabalarıyla aynı topraklar üzerinde yaşamayacağım. Bu cesur halk arasındaki tek cesur ben değilim. Hepiniz kralınızı kaybetmediniz mi? Kaybedecek daha neyiniz var ki dağlar ve deniz arasındaki bu dar toprağa takılıyorsunuz? Bir zamanlarda Valar'ın Orta Dünya'dan esirgediği ışık vardı ama şimdi karanlık her yere yayıldı. Pusun tacizine uğrayan ve nankör denize boşuna göz yaşı döken gölgelenmiş bir halk olarak sonsuza dek burada kıpırdamadan yas mı tutacağız? Yoksa yurdumuza mı döneceğiz? Özgür halkın yürüdüğü Cuivienen'de, bulutsuz yıldızların altında tatlı sular akıyor, geniş toprakları etrafa uzanıyor. Hepsi orada, delilik ederek terk ettiğimiz her şey orada hala bizi bekliyor. Gelin dönelim! Bırakın bu şehri korkaklar korusun." 

Noldor'un hatırladığı başka bir şey daha vardı, hatıraları canlandıkça hala acı içinde ağlarlar... Mandos'un kehaneti... 

"Sayısız gözyaşı dökeceksiniz. Valar, Valinor'u size karşı kapatacak ve sizi dışarıda bırakacak, böylece ağıtınızın yankısı bile dağları aşamayacak. Valar'ın gazabı Batı'dan Doğu'nun en ucuna dek Feanor Hanedanı üzerine yayılacak, onları izleyenlerinde üzerine yayılacak. Yeminleri onları sürükleyecek, onlara ihanet edecek. İyi başlayan herşey kötü bitecek; Akrabanın akrabaya ihanetiyle, ihanete uğrama korkusu doğacak. Onlar sonsuza dek mahrum edilenler olacak.

"Siz haksız bir şekilde akrabalarınızın kanını döktünüz, Aman topraklarını lekelediniz. Kana karşı kan vereceksiniz ve Aman'ın ötesinde Ölüm'ün gölgesinde yaşaycaksınız. Bunun için Eru sizin Ea'da ölmemenize karar verdi; ve hiçbir hastalık sizi ele geçiremeyecek ama katledilebilirsiniz ve katledileceksiniz: silahla, işkenceyle ve kederle; sonra yurtsuz ruhlarınız Mandos'a gelecek. Orada bedenlerinizi özleyerek bekleyeceksiniz ve katlettikleriniz gelip sizin için yalvarırlarsa biraz merhamet bulabileceksiniz. Orta Dünya'da kalıp Mandos'a dönmeyenler, büyük bir yük taşıyormuşçasına bitkinleşecekler, gittikçe solacaklar ve arkalarından gelecek daha genç ırkın önünde pişmanlık gölgeleri olacaklar. Valar konuştu" 
... işte böyle son bulur Noldor'un yazgısı... 

ayraç

Fingolfin

Noldor’un kralı Finwë idi. Finwë’nin oğulları ise Fëanor ve Fingolfin ve Finarfin; yalnız Fëanor’un annesi Serinde Miriel iken, Fingolfin ile Finarfin’in anaları Vanyar soyundan Indis idi.

Eşi göçüp gittikten sonra, vakti saati gelince Güzel Indis’i aldı Finwë ikinci eşi olarak.

Babasının düğününü hiç de hoş karşılamadı Fëanor ve ne Indis'e, ne de oğulları Fingolfin ve Finarfin’e içten bir sevgi besledi.

Fëanor, dilinde de elinin becerisinde de en kudretli olandı ve kardeşlerinden üstündü, ruhu tutuşmuş, alev alev yanıyordu. Fingolfin en güçlü, en sebatkar ve gözü pek olanlarıydı. Finarfin ise en adil, yüreği en bilge olandı; sonraları Olwë’nin oğulları, yeni Teleri’nin efendileri ile dost oldu ve Olwë’nin kızı, Alqualonde’nin kuğu-bakiresi Eärwen’i eş olarak aldı.

ayraç


Fingolfin’in oğulları, sonradan dünyanın kuzeyinde Noldor’un başına geçen Fingon, Gondolin’in efendisi Turgon idi, kız kardeşleri Ak Aradhel’di. Eldar’da geçen yıllarında henüz ağabeylerinden küçüktü, fakat sonradan serpilip güzelleşti ve uzayıp güçlendi; ormanda ata binip avlanmayı çok sevdi. Genellikle akrabaları Fëanor’un oğulları ile birlikteydi, fakat hiçbirine kaptırmadı yüreğini. Saçları koyu, teni solgun olduğu ve gümüş rengi ile beyazdan başka renkte kıyafet giymediği için Ar-Feinel, yani Noldor’un Ak Hanımı derlerdi ona.

Aman’da herkesin saygı ile önlerinde eğildiği Finwë’nin büyük oğulları Fëanor ve Fingolfin yüce prenslerdi, fakat şimdi sahip oldukları haklar ve mal mülk yüzünden kibre ve kıskançlığa kapılıp gitmişlerdi. Ardından Melkor, Eldamar’da ortalığa yalanlar yaydı ve Fëanor’un kulağına şu dedikodu ulaştı: Güya Fingolfin ve oğulları, Finwë’nin ve büyük oğlu Fëanor’un hakimiyetine el koymak ve onların yerine geçmek için entrikalar hazırlıyorlardı; Valar’ın da izniyle oluyordu tüm bunlar, çünkü Silmariller kendi korumalarına bırakılmayıp da Tirion’da tutuldukları için onlar da hoşnutsuzlardı. Fingolfin ve Finarfin’e ise şu sözler söylendi: “Aman dikkat! Miriel’in kibirli oğlunun, Indis’in oğullarına karşı sevgisi daima kıt olmuştur. Şimdi büyüyüp güçlendi ve babasını kendi tarafına çekti. Çok geçmez, en yakın zamanda sizi Tuna’dan ötelere sürecektir!”

Işte böylece Melkor yalanlar ve çirkin dedikodular ve yanlış öğütlerle Noldor’un yüreklerinde bir çatışma ateşi yaktı ve onların kavgası sonunda Valinor’un parlak günleri sona erdi; eski ihtişamının akşamı gelip çattı. 

Çünkü Fëanor, Valinor’dan ayrılıp dünyaya yeniden dönebileceğini ve onun peşinden gittikleri taktirde Noldor’u esaretten kurtarabileceğini haykırarak, Valar’a karşı alenen isyankar sözler etmeye başladı.

Ardından Tirion’da müthiş bir huzursuzluk baş gösterdi ve Finwë sıkıntıya düşüp tüm reislerini divana çağırdı. Fakat Fingolfin hışımla evine gelerek karşısında dikildi ve şunu söyledi:
“Kralım ve babam, pek yerinde bir biçimde Ateşin Ruhu adını almış kardeşimiz Curufinwë’nin kibrini zapt etmeyecek misiniz? O kim alıyor da, kral kendisiymiş gibi halkımız adına konuşuyor? Uzun süre evvel Quendi’nin karşısına geçip, Valar’ın Aman’a gelmemiz için yaptığı çağrıyı kabul etmelerini emreden sizdiniz. Orta Dünya’nın tehlikeleri içinden Eldamar’ın ışığına doğru uzanan zorlu yol boyunca Noldor’u sürükleyen sizdiniz Şimdi eğer bundan pişmanlık duymuyorsanız, en azından iki oğlunuzu sözlerinizle ödüllendirmeniz lazım geliyor.”
Ama Fingolfin daha sözlerini tamamlamadan Fëanor koca koca adımlarla odaya girdi; tepeden tırnağa silahlıydı: “Işte böyle, tam da tahmin ettiğim gibi,” dedi. “Üvey kardeşim, her meselede olduğu gibi bunda da babamı yanına alıp, önüme geçecektir.” Sonra Fingolfin’e dönüp kılıcını çekti ve bağırdı: “Çekil git karşımdan ve ait olduğun yere dön!”

Fingolfin, Finwë’nin önünde eğildi ve Fëanor’a bir laf yahut tek bir bakış bile atmadan, odadan çıkıp gitti. Ama Fëanor peşi sıra çıktı ve kralın evinin kapısında yolunu kesip parlak kılıcının ucunu Fingolfin’in göğsüne dayayıverdi. 
“Bak üvey kardeşim! Bu kılıcın ucu senin dilinden keskindir. Yerimi ve babamın sevgisini de zorla elimden almayı hele bir dene; o vakit belki Noldor halkı, esirlerin efendisi olmaya hevesli birinden kurtulur!”

Finwë’nin evi Mindon’un dibindeki büyük meydanda bulunduğu için, bu sözler pek çok kişinin kulağına gitti, fakat Fingolfin yine cevap vermedi ve kalabalığın içinden sessizce geçip kardeşi Finarfin’i aramaya gitti.

Esasında Noldor arasındaki huzursuzluk Valar’dan gizlenmemişti, ama bu huzursuzluğun tohumları karanlıkta ekilmişti; bu yüzden, tüm Noldor kibre bulandıkları halde, inadı ve küstahlığıyla meşhur Fëanor, onlar aleyhinde sözler söylediği için hoşnutsuzluğun elebaşı diye bellendi. Ve Manwë kederlense bile yalnızca olanları izledi ve tek söz söylemedi. Valar, Eldar’ı topraklarında kalmakta ve gitmekte hür olmaları şartıyla getirmişlerdi; ayrılışları çılgınlık olarak görseler bile onları yollarından döndüremezlerdi. Fakat artık Fëanor’un yaptıklarının göz yumulur hali kalmamıştı, Valar öfkelenmiş ve yılmışlardı; ettiği lafların ve giriştiği işlerin hesabını versin diye Valmar’ın kapısında huzurlarına çıkmaya çağırdılar onu. Bu meseleye karışan ya da bir şeyler bilen diğer herkes de çağrıldı ve Hüküm Çemberi’nde Mandos’un huzurunda duran Fëanor’a sorulan tüm soruları cevaplaması emredildi. Nihayet meselenin ötesi berisi açıklığa kavuştu ve Melkor’un başlarına açtığı bela ortaya döküldü; bunun üzerine Tulkas derhal divanı terk etti ve onu tekrar yargılanması için getirmeyi gitti. Fakat Fëanor suçsuz ve günahsız bulunmadı, çünkü Valinor’un huzurunu bozup, soyundan gelene kılıç çekmişti ve Mandos ona hitaben şöyle söyledi: 
"Esaretten bahsediyordun. Eğer esaretse bu, kaçıp gidemezsin, çünkü Manwë yalnız Aman’ın değil, tüm Arda diyarının kralıdır. Ve senin bu yaptıkların ister Aman’da ister başka yerde, meşru değildir. Bu yüzden işte bu hükme uğradın: On iki yıl boyunca, tehdidin ağzından çıktığı yerden, Tirion’dan ayrı kalacaksın. Bu süre zarfında düşün taşın, kim olduğunu, ne olduğunu hatırla. Diğerleri de seni affederler ise, o vakitten sonra bu mesele kapanıp nihayete kavuşmuş olacak.”
Sonra Fingolfin söz aldi ve, “Ağabeyimi affedeceğim,” dedi. Fakat Fëanor tek bir söz söylemedi; Valar’ın huzurunda öylece dikildi. Ardından dönüp çıktı divandan ve sonra da Valmar’ı terk etti.

Onunla birlikte yedi oğlu da gitti sürgüne; kuzey taraflarındaki tepelerde sağlam bir yurt ve hazine edindiler ve Formenos’ta bin bir çeşit cevher ile silah istiflediler; Silmariller ise demirden bir bölmeye kaldırıldı. Kral Finwë de, oğlu Fëanor’a duyduğu sevgi yüzünden çıkıp buraya geldi ve Tirion’da Noldor’un başına Fingolfin geçti. Fëanor kendi yapıp ettikleri bütün bu olaylara çanak tuttuysa da neticede Melkor’un tohumlarını ektiği husumet sürüp gitti ve uzun bir müddet boyunca Fingolfin’in ve Fëanor’un oğulları arasında baki kaldı.

Manwë, Noldor arasında baş göstermiş olan kötülüğe şifa bulmayı kafasına koymuştu ve prensler arasındaki derdin kederin bir kenara bırakılıp Düşmanın yalanlarının hafızalardan silinmesi için herkes Manwë’nin evine davet edilmişti.

ayraç


Vanyar çıkıp geldiler şölene, Tirion'lu Noldor’la Maiar da toplandılar bir araya; Valar'da tüm güzellikleri ve ihtişamları ile dizildiler yan yana ve Manwë ile Varda’nın muazzam salonlarında, çıkıp karşılarına şarkılar söylediler, batıda kalan Ağaçlara dönük yemyeşil yamaçlarda dans ettiler. O gün bomboş kaldı Valmar sokakları ve Tirion’un merdivenlerde çıt çıkmadı ve tüm diyar huzur içinde uykuya yattı. Sadece dağların öte tarafındaki Teleri hala şarkılar söylüyordu denizin kıyısında, çünkü ne mevsimler ne de zaman pek umurlarında değildi onların ve Arda hükümdarlarının meselelerine ya da henüz onlara dokunmamış olan Valinor üzerindeki gölgeye hiç akıllarını yormuyorlardı.

Manwë’nin tasarladığı şölenin tadını kaçıran tek bir şey oldu. Manwë’nin sadece Fëanor’a gelmesini emrettiği için, o da yalnız başına geldi; Finwë onunla birlikte gelmedi, Formenoslu diğer Noldor da. Şöyle söylemişti çünkü Finwë:
“Oğlum Fëanor’un Tirion’a gidememe cezası sürdükçe, ben de el çekiyorum krallıktan ve görüşmüyorum kendi halkımla.”
Ve Fëanor geldi, ama ne şölen giysileri içindeydi, ne de takılara bezenmişti, gümüş, altın yahut başka bir değerli taş yoktu üzerinde; Valar ile Eldar’ı Silmarillerin görüntüsünden mahrum etti ve onları Formenos’taki demir bölmede kilitli bıraktı. Yine de Manwë’nin tahtı önünde karşı karşıya geldi Fingolfin’le ve barıştı, sözde; Fingolfin ise kılıcın kınından çıkmasının lafını bile etmedi. Fingolfin elini uzatıp şunları dedi: “Söz verdiğimi şimdi yapıyorum ve yaşadığımız tatsızlığı unutuyorum.”

Fëanor sessizce uzanıp tuttu elini, ama Fingolfin sözlerini sürdürdü “Kan bağıyla üvey, yürek bağıyla öz kardeşin olacağım. Sen rehberim olacaksın, ben peşin sıra geleceğim. Hiçbir keder ayırmasın bizi.”

“Duydum sözlerini,” dedi Fëanor. “Öyle olsun.” Fakat ikisi de sözlerinin taşıyabileceği anlamdan habersizdi.

Derler ki Fëanor ve Fingolfin henüz Manwë’nin huzurunda iken, her iki Ağacın da ışıldadığı bir anda birbirine karıştı ışıklar ve sessiz Valmar şehri gümüş ve altın rengi bir parıltıya boğuldu. Tam o saatte Melkor ve Ungoliant ağaçları yok etti.

Haber şölene ulaşınca Manwë, Fëanor’a Silmarilleri verip veremeyeceğini sordu. O sırada başka bir haber şölene ulaştı. Morgoth, Fëanor’un evine gidip Finwë’yi öldürmüş ve silmarilleri çalmıştı. 

O zaman Fëanor ayrıldı. Sonra korkunç bir ant içti. Yedi oğlu da hep birden onun etrafına atılıp aynı yemini ettiler ve kılıçları, meşalelerin göz kamaştıran ışığında kan kırmızısı parıldadı. Yeminlerini bozmayacaklarına Iluvatar adına söz verdiler ve bozarsak eğer, kavlimizi, Ebedi Karanlığa gömülelim dediler. Mänwe’yi, Varda’yı ve kutlu Taniquetil Dağı’nı şahit gösterip, ister Vala, ister Iblis, Elf yahut henüz doğmamış Insan, küçük büyük, hayırlı veya belalı, günlerin sonuna dek, zamanın doğuracağı her cinsten varlığı, Silmarillerin tekini bile ellerine almaları, çalmaları, yahut da saklamaları durumunda, Dünya’nın sonuna dek intikam ve nefret hisleriyle takip edeceklerine ant içtiler.

Feanor ve Oğulları Yemin

Bu yemin Fingolfin’i de bağlıyordu, çünkü Fëanor’a, onu hep takip edeceğine dair yemin etmişti.

Fëanor, Morgoth’un peşinden Orta-Dünya’ya geçecekti ve Teleri’den yardım istemek için Alqualonde’ye gitti. Fakat Teleri Elfleri yardım etmeyince Fëanor öfkelendi. Kuğular Limanına gidip oradaki gemileri zorla almaya karar verdi. Fakat Teleri, Fëanor’a karşı koydu ve her iki taraf da büyük kayıplar verdi, ama Noldor’un öncü kolunun imdadına Fingolfin’in öncü topluluğu ile Fingon yetişti. Bir çarpışmanın gerçekleştiğini ve akrabalarının yenildiğini görüp, kargaşanın nedenini falan öğrenemeden öne atıldılar; bazıları ise Teleri’nin Valar’ın emri üzerine, Noldor’un yollarını kesmeye çabaladıklarını düşünmüşlerdi.

Sonunda Teleri yenilgiye uğratıldı ve Alqualonde’de yaşayan denizcilerin büyük bir bölümü katledildi. Çünkü hem Noldor haklı öfkeye ve umutsuzluğa kapılmış, hem de, büyük çoğunluğu incecik yaylardan başka bir şey taşımayan Teleri halkı güçsüz kalmışlardı.

Teleri

Her şeye rağmen Noldor’un büyük bir kısmı katı ve fırtına dindiğinde devam ettiler, fakat onlar ilerledikçe yol daha da uzuyor, daha da korkunç bir hale geliyordu. Hadsiz hesapsız karanlık içinde upuzun bir zaman yürüdükten sonra, dağlık ve soğuk Araman çöllerinden geçip nihayet Korunaklı Ülke’nin kuzey sınırlarına vardılar. Burada aniden, bir kayanın üzerinde dikilmiş duran ve aşağıdaki sahile doğru bakan bir karaltı gördüler. Bazıları bunun, Manwe’nin gönderdiği sıradan bir haberci değil, Mandos’un ta kendisi olduğunu söyler. Neyse, Noldor yüksek bir ses duydular, yüksek olduğu kadar da tumturaklı ve ürkütücü bir ses; onlara durup dinlemelerini emrediyordu. Ardından hepsi birden durdu, put kesildiler ve Noldor halkı bir baştan öbür başa dek, hep birlikte, Kuzey’in Kehaneti ve Noldor’un Hükmü diye anılan laneti ve kehaneti bildiren bu sesi duydu. Söylenenlerin pek çoğu, Noldor’un başlarına gelene dek anlamadıkları acıları, karanlık bir dille haber veriyordu; ne kalabilecek, ne Valar’ın affını yahut hükmünü isteyebileceklerdi, anladıkları kadarıyla lanet buydu.

Yine de Fëanor yeminine sadık kalarak yoluna devam etmeye karar verdi. Fakat Finarfin yürüyüşten ayrıldı.

Nihayet Noldor, Arda’nın kuzey ucuna ulaştılar ve denizde süzülen ilk buz parçalarını görünce Helcaraxe’ye pek bir yolları kalmadığını anladılar. Doğuya kıvrılan Aman toprakları ile Endor’un batıya uzanan doğu kıyıları ( işte Orta Dünya burasıydı ) arasından Kuşatan Deniz’in buz gibi suları ile Belegaer’in dalgalarının bir olup aktığı daracık bir boğaz uzanıyordu; burası nefes kesen soğuğun uçsuz bucaksız sisi ve pusuyla, bir de denizin akıntıları, buz tepelerinin çarpışmaları ve derinlere gömülmüş buzların gıcırtıları ile doluydu. Böylesi bir yerdi Helcaraxe ve o zamana dek Valar ile Ungoliant dışında kimse buraya ayak basacak kadar gözü pek çıkmamıştı.

Noldor burada durdu ve Orta Dünya’ya nasıl geçebileceklerini tartışmaya başladılar. Orta Dünya’ya gemi ile geçmeye karar verdiler fakat gemilerin sayısı az olduğu için önce Fëanor’a bağlı grup geçti Orta-Dünya’ya.

Fakat karaya çıkar çıkmaz, Morgoth’un yalanları aralarına girmeden evvel Fingon’un dostu olan büyük Maedhros, Fëanor’a şöyle söyledi:
Peki, şimdi hangi gemilerle kürekçileri geri gönderip, ilk kimleri getireceksin buraya? Yiğit Fingon mu yoksa?
Fëanor çıldırmış gibi kahkaha attı ve bağırdı:
“Hiçbirini ve hiç kimseyi! Arkamda bıraktıklarımı artık kayıptan saymıyorum; zaten gereksiz yük olduklarını gördük yol boyu. Adıma lanet okuyanları ve hala da lanetleyenleri bırakalım gitsinler, ahlaya vahlaya dönsünler Valar’ın kafesine! Yakın şu gemileri!”
Bu sözler üzerine Maedhros sadece kenara çekildi, ama Fëanor Teleri’nin ak gemilerini ateşe verdirdi. Ve böylece, Drengist Körfezi’nin ağzında, Losgar denen o yerde, denizler üzerinde süzülmüş olan en güzel gemiler, parlak ve ürkütücü alevler tarafından yutularak küle döndü. Fingolfin’le halkı bulutların altında kızıl kızıl parlayan ışığı ta uzaktan gördü ve ihanete uğradıklarını anladı. Bu, Akraba Kıyımı’nın ve Noldor’un Hükmü’nün ilk meyvesiydi.

Feanor Teleri Gemilerini Yakma Emrini Verirken

Bunun üzerine Fingolfin, Fëanor’un kendisini Araman’da ölüme terk ettiğini ya da utanç içinde Valinor’a geri dönmek zorunda bıraktığını fark edip kedere boğuldu, ama artık, o ana dek olmadığı kadar çok istiyordu Orta Dünya’ya gidip Fëanor’la yeniden karşılaşmayı. Ve Fingolfin’le halkı uzun bir müddet sefalet çekerek yürüdü, ama karşılarına çıkan zorluklar kahramanlıkları ve metanetlerini arttırdı, çünkü onlar kudretli bir halktı; Iluvatar Eru’nun ilk ölümsüz çocuklarıydılar; Kutlu Ülke’den yeni gelmişlerdi ve yeryüzünün bezginliği işlememişti içlerine henüz. Kalplerinde yanıp duran ateş tazecikti; başlarında Fingolfin’le oğulları ve Finrod ve Galadriel ile kuzeyin en zorlu taraflarına doğru ilerleme cesaretinin gösterdiler ve sonunda Helcaraxe’nin dehşetine ve zalim buz dağlarına dayanmanın başka bir yolunu bulamadılar. Bu umutsuz yolculuk, cesaret ve keder hususunda Noldor’un giriştikleri belki de en zorlu işti. Bu yol üzerinde Turgon’un eşi Elenwe kayboldu ve başka pek çok Noldor ölüp gitti; Fingolfin tüm badireleri atlatıp sayıca azalan topluluğunu nihayet Öte Topraklara çıkardı. Kalplerinde Fëanor ve oğullarına duydukları bir sevgi kırıntısıyla, sonunda peşine düştüler ve ayın ilk yükselişinde borularını üflediler.

ayraç


Dagor-nuin Giliath savaşında Fëanor’un tarafı yenilmişti, Fëanor ölmüş, Maedhros esir düşmüştü. Fingon, Noldor arasındaki anlaşmazlığa son vermek için, Thangorodrim’deki kayalara bağlanmış Maedhros’u kurtardı. Fingon başardığı bu işle büyük şöhret kazandı ve Fingolfin ve Fëanor hanedanı arasındaki nefret yatıştı. Çünkü Maedhros, Araman’da onları terk ettikleri için af diledi; Noldor üzerindeki hükümdarlık iddiasından feragat etti ve Fingolfin’e şöyle seslendi: “Aramızda bir keder gölgesi düşürmedikçe, efendim, Finwë hanedanın hem en yaşlısı, hem de buna yaraşır biçimde en bilgesi olarak hükümdarlık hakkı sizin olmalıdır.” Ama kardeşleri bu sözlerine asla yürekten katılmadılar.

Maedhros

Bu yüzden, aynen Maedhros’un önceden haber verdiği biçimde, Elendë ve Beleriand’ın himayesi yaşlı olandan Fingolfin hanedanına geçtiği için ve Silmarilleri kaybettikleri için Fëanor hanedanına, Yoksun Bırakılanlar dendi. Fakat yeniden bir araya gelmiş olan Noldor, Dor Daedeloth sınırları üzerine bir gözcü koyup Angband’ı batı, güney ve doğu cenabından kuşattılar.

Güneşle geçen 20. yıldönümünde Noldor Kralı Fingolfin büyük bir şölen tertip etti ve bu şölen bahar zamanı, coşkun Norog Nehri’nin doğduğu yerde, Ivrin gölcüklerinin yanında yapıldı, çünkü buralar, kuzeye karşı onlara siper olan Gölge Dağları’nın eteklerinde yeşil ve asude topraklardı. Bu şölende yaşanan neşe, sonradan gelen kederli günlerde uzun uzun hatırlandı ve şölene Yeniden Birleşme Şöleni manasında Meret Aderthad dediler.

İşte bu yıllar, yani Güneş işe Ay’ın altında saadetin yaşandığı devirdi ve bütün ülke halinden hoşnuttu hoşnut olmasına, ama yine de Gölge kuzeyde kapkara çöreklenmiş oturuyordu.

O dönemde insanlar Orta-Dünya’ya gelmişlerdi. Angband Kuşatması’nın üzerinden yaklaşık 400 yıl geçmişti.

Karanlık ve aysız bir kış gecesiydi ve geniş Ard-galen düzlüğü Noldor’un tepelerdeki kalelerinden Thangorodrim’in eteklerine kadar soğuk yıldızların ışığı altında loş bir biçimde uzanıyordu. Gözcü ateşleri sakin sakin yanıyor, düzlüğün üzerindeki Hithlum süvarilerinin karargahlarında ancak birkaç kişi uyanıktı. İşte o sırada Morgoth, Thangorodrim’den aşağıya, Balroglardan daha hızlı ilerleyen müthiş ateş nehirleri yolladı ve düzlüğün tamamını bu ateşle kapladı; Demir Dağlar çeşit çeşit zehirler taşıyan ateşler püskürttü; bu ateşlerin havaya yayılıp her yanı kötü kokutan dumanı ölüm saçıyordu. Büyük muharebelerin dördüncüsü, Dagor Bragolach, Ani Alev Muharebesi işte böyle başladı.

ayraç


Bu ateşin önünde bütün ihtişamıyla ejderlerin atası olan altın Glaurung yanında Balroglarla geldi; onların ardında da Noldor’un daha evvelden görmediği, hayal dahi etmediği kadar geniş Ork orduları, kapkaranlık sökün ettiler. Noldor’un kalesine saldırıp Angband’ın üzerindeki kuşatmayı yıktılar ve Noldor ile onun müttefiki olan Gri Elflerle İnsanları buldukları yerde katlettiler.

Hithlum’a, Dorthonion’un kaybedildiğine, Finarfin’in oğullarının yenildiğine ve Fëanor’un oğullarının topraklarından sürüldüğüne dair haberler geldi. Bunun üzerine Fingolfin (kendisine göre) bu olayları Noldor’un nihai yıkımı ve tüm hanedanların geri dönülmez yenilgisi olarak niteledi; içi böyle büyük bir keder ve hınçla doldu ki müthiş atı Rochallor’a bindi ve tek başına uzaklaştı, kimseler de ona mani olamadı. Tozun ortasında esen bir rüzgar gibi Dor-nu-Fauglith’in üzerinden geçti; onu bu hızla geçerken görenleri hepsi de Oremë’nin kalkıp geldiğini zannedip, şaşkınlık içinde kaçıştılar; çünkü Fingolfin tepeden tırnağa öfke kesilmişti, bu yüzden de gözleri tıpkı Valar’ınki gibi parlıyordu. Böylece tek başına Angband’ın kapılarına gelip borusunu çaldı; bir kez daha pirinçten kapılara vurup, Morgoth’a meydan okudu ve teke tek bir dövüş için meydana çıkmasını istedi. Ve Morgoth geldi.

Kayalar Fingolfin’in borusunun keskin sesiyle çınlıyor ve sesi Angband’ın derinliklerine kadar keskin ve apaçık bir şekilde geliyordu; Fingolfin, Morgoth’a alçak ve esirlerin efendisi diye hitap ediyordu. Bu yüzden Morgoth yerin altındaki tahtından yavaş yavaş tırmanıp geldi; ayak sesleri yer altından yükselen gök gürültüsü gibiydi. Kara zırhlara bürünmüş halde dışarı çıktı ve Kral’ın karşısında demir taçlı bir kule gibi dikildi; armasız, kapkara, kocaman kalkanı da Kral’ı bir fırtına bulutu gibi gölgeledi. Ama Fingolfin gölgenin altında bir yıldız gibi parlıyordu, çünkü zırhı gümüşle kaplanmış ve mavi kalkanı kristallerle bezenmişti ve buz gibi parlayan kılıcı Ringil’i çekti.

Fingolfin ve Melkor

Bunun üzerine Morgoth, Ölüler Diyarının Çekici, Grond’u hızla yukarıya kaldırıp bir yıldırım gibi aşağıya savurdu. Ama Fingolfin yana sıçradı ve Grond yerde, içinden duman ve ateş çıkan çok büyük bir çukur açtı. Morgoth ardı ardına sert darbeler indirmeye yeltendi, ama Fingolfin her seferinde, kara bir bulutun altında çakan şimşekler gibi uzağa sıçradı ve Morgoth’u tam yedi kez yaraladı; Morgoth ise tam yedi kez acısından çığlık attı; her birinde de Angband’ın orduları kederden yerlere kapaklandı ve bu çığlıklar kuzey diyarlarında yankılandı.

Ama sonunda Kral bitkin düştü ve Morgoth kalkanıyla üç kez onun üzerine yüklendi. Fingolfin üç kez dizlerinin üzerine çöktü ve üç kez yeniden ayağa kalktı; kırık kalkanı ve paralanmış miğferiyle cesaretini elden bırakmadı. Ama etrafındaki toprağın tamamı yarılmış, çukurlarla dolmuştu; Fingolfin de tökezleyip Morgoth’un ayaklarının dibine düştü ve Morgoth, neredeyse bir tepe kadar ağır olan sol ayağını onun boynunun üzerine dayadı. Fingolfin son ve umutsuz darbesini indirmek üzere Ringil’le ayağı yardı ve dumanlar çıkaran kara bir kan fışkırıp Grond’un açtığı çukurları doldurdu.

Böylece Noldor’un Yüce Kralı, kadim Elf krallarının en gururlu ve yiğit olanı öldü. Orklar kapıda yapılan bu ikili dövüşten kendilerine pay çıkarıp böbürlenmediler; Elflerin acısı ise öylesine derindi ki, bu olaya dair tek bir şarkı söylemediler. Yine de bu hikaye hafızalardadır, çünkü Kartalların Kralı Thorondor haberleri Gondolin’e ve çok uzaklardaki Hithlum’a kadar getirdi. Morgoth dövüşün ardından Elf Kralı’nın bedenini alıp kurtlarına yem olarak atmak için ikiye büktü, ama Thorondor, Crissaegrim’in zirvelerindeki yuvasından hızla gelip, Morgoth’un üzerine avına hücum eder gibi saldırdı ve yüzünü bereledi. Thorondor’un kanatlarının hücum ederken ki sesi Manwë’nin rüzgarlarının sesini andırıyordu; gelip Fingolfin’in bedenini kudretli pençeleriyle yakalayıp aniden Ork kargılarının üzerinde süzülerek Kral’ı oradan götürdü. Ve onu gizli Gondolin Vadisi’ne kuzeyden bakan bir dağın zirvesine bıraktı; Turgon gelip babasının üzerine taşlardan görkemli bir anıt yaptı. Bundan sonra hiçbir Ork, Fingolfin’in dağını aşmaya ya da mezarına yaklaşmaya cesaret ede edi, ta ki Gondolin’in hükmü gerçekleşip de, soyu arasında ihanet baş gösterene kadar. Morgoth’un ayağı o günden sonra daima aksadı ve yaralarının acısı asla dinmedi; Throndor’un yüzünde bıraktığı izler de silinmedi.

Fingolfin’in öldüğü haberi geldiğinde Hithlum’a çöken kederi tarif etmek imkansızdı, Fingon acılı haliyle Fingolfin’in hanedanının ve Noldor’un krallığının başına geçti, ve küçük oğlu Erenion’u (sonradan Gil-Galad adını alacaktı) limanlara yolladı.



Tom Bombadil Kimdir?

Tom Bombadil Kimdir?


Tom Bombadil

Yüzüklerin Efendisi'nin ilk kitabı olan Yüzük Kardeşliği kitabında olup filmde Peter Jackson'ın yer vermediği bir karakter hakkında kısaca yazmak istiyorum.

Bu kişimiz Tom Bombadil. Bu kişi Frodo, Sam, Merry ve Pippin yaşlı ormandan yolculuk yaparken Yaşlı Söğüt Ağacı Merry ve Pippin'i kökleriyle yakalar ve toprağa çeker. Frodo ve Sam çaresizken Tom bir anda gelir ve bir şarkı söyleyerek Merry ve Pippin'i kurtarır. Ardından bu dört Hobbit'i evlerinde ağırlar ve yüzüğü taşıdığını bilir. Tom Bombadil'in en büyük özelliklerinden biri ise Yüzüğün onu hiçbir şekilde etkilememesidir. Tom Bombadil'in ırkı belli değildir ve çeşitli teoriler vardır. Bazıları onun Tolkien'in kendisi olduğunu söylerken bazısı onun bir Maia olabileceğini söyler. Tom Bombadil Frodo'ya kendisi hakkında yaşayan en yaşlı canlı olduğunu ve her şeyden önce onun var olduğunu söyler. Bu ise Tom'a ayrı bir gizem vermektedir. Tom'un çok güzel bir eşi vardır ve bu kişi Altınyemiş'tir.(Goldberry) Tom onu nehirde bulduğunu da anlatmıştır. Hobbitler, Tom'un evinden ayrıldıktan sonra Tom onları bir kez daha Höyük Çukurlarında(Barrow Downs) kurtarmıştır. Çoğu kişi Yüzük'ün Tom'u etkilemediği için neden yüzüğü o taşımadı tarzı düşünceleri olabilir. Tom'un bunun yapmama sebebi Orta Dünya'yı önemsememesidir.

Legolas Kimdir?

Legolas Kimdir?

Legolas Greenleaf

Legolas Yeşilyaprak


Legolas Yeşilyaprak, Kuyutorman Elfleri'nin prensiydi.
Dedesi Oropher, Son İttifak Savaşı’nda Gil-Galad ile birlikte savaşmış ve ölmüştür. Babası Thranduil, Elf kralıdır. Bilbo’yla birlikte macera için gezen 13 cüceyi Yalnız Dağ’da yakalamıştır. Gimli bu olayı hiç unutmamıştır.

Kayıtlar, Legolas’ın dış görünümüyle ilgili iki şey söyler: Yeşil gözlü ve kahverengi saçlı, diğer bir yandan filmde de gördüğümüz üzere sari saçlı, mavi gözlü. Legolas 183 cm uzunluğundadır. Hiç şüphe yoktur ki Orta Dünya’daki en iyi okçulardan biridir, el çabukluğu ve nişancılığıyla Yüzük Kardeşliği’ne çok katkıda bulunmuştur. 

Legolas’ın Ayrıkvadi’ye Kuyutorman’ın Silvan Elfleri unvanıyla görevli olarak gelmeden önce neler yaptığı ayrıntılı olarak bilinmemektedir. Bu zamana kadar bir prens olarak sınırlarını korumakla geçirmiş, yeteneklerini bir çok Ork öldürerek geliştirmiştir ve Büyük Orman’dan hiç bir zaman ayrılmamıştır. Tâ ki Yüzük Kardeşliği onu Lothlorien’e getirene kadar. Burada ilk kez Legolas Lothlorien’i gördü. Bu donemde Lothlorien, Galadriel ve Celeborn tarafından yönetilmekteydi. Burada kendisine hediye olarak Galadhrim Yayı verilmiştir. . Son savaş sırasında daha önce giden halkı gibi o da kardeşlikten Gimli’yle beraber Gri Limanlar’dan Ölümsüz Topraklara gitmiştir. 

Legolas'ın Yayı

Legolas, Galadhrim yayından önce, karaağaçtan yapılma bir Mirkwood yayı kullanıyordu. Yay tek bir Kuyutorman ağacından oyularak tek parça yapılıyordu. Stili Numenor tarzıydı. Orta kısmı ve uçları altındandı. Legolas genelde üçlü ok atma üzerine çalışırdı ama tek okla da isabetli olarak yaklaşık 210 metre atış yapabiliyordu.

Legolas Yayı

(Lorien)
 Legolas’ın Lothlorien’de hediye edilen Lorien yayı tam bir ustalık işidir. Yay, Mallorn Ağacı’ndan oyularak yapılmıştır. Yaprak ve asma yaprağıyla sarılıymış gibi bir görünüm vermektedir. Yay 1 m açılabilmektedir ve yaklaşık 380 m isabetli ok atabilmektedir. Bu gücün nedeni, yayın Galadriel’in saçından yapılmış ve ağacının çok kaliteli ve esnek olmasıdır. Oklar altın yeşili rengindedir ve Kuyutorman oklarından daha incedir.

Legolas


Warglar Kimlerdir? Nedirler?

Warglar Kimlerdir? Nedirler?

Warg'lar

Kurtlar, hep kötü yaratıklarla müttefik olarak karşımıza çıkarlar. Beyaz Kurtlar kuzeyin uzak bölgelerinde inlerini kurmuşlardı ve orada ürüyorlardı. En korkutucu ve tehlikeli kurtlara ise Warg adı verilir ve Warglar genellikle Yaban topraklarda yaşarlar. 
Bazen Orklar kurtların üzerilerine aynı insanların atlara binmesi gibi binerler (Kurt Binicileri). Bu konu Hobbit'te şu şekilde anlatılmaktadır:
… ama o günlerde zaman zaman, öncelikle de yiyecek veya çalıştıracak köle bulmak amacıyla baskına giderlerdi. Zaman zaman insanların atlara binmesi gibi onlar da kurtların sırtında yolculuk ederlerdi…
 Saruman, Kurt Binicilerinden birlikler oluşturmuş ve onları Isengard’da konuşlandırmıştı. Bunlar çok tehlikeliydiler ve atlara karşı üstündüler; çünkü atlar kurtlardan ürküyorlardı. 
Saruman’ın Kurt Binicileri genellikle küçük kafilelere saldırıyor ve herkesi öldürüyorlardı. Büyük gruplara pek saldırmamalarına rağmen bazen onlara dadanabiliyorlardı.

Kurt-binicileri ilk muharebeyi Rohirrimler’le Isen Sığlıklarında 23 Şubat 3019’da yaptılar. Miğfer Dibi yolunda giden Rohirrimler’i ve Rohan kafilesini çevirdiler ve ani bir saldırı yaptılar. Kurt-binicileri Miğfer Dibi’nde Saruman’ın diğer birlikleri gibi mağlup edildi. (3 Mart’ın gecesinde)

Warglar, kurt türleri arasında en şeytani olanlarıdır. Konuşma yeteneğine sahiptirler ve kendilerine has bir dilleri vardır. Aşağıdaki olay bu olguyu kanıtlar nitelikte:
… ağaçların dibine de muhafızlar diktiler ve diğerleri (sanki yüzlerce kurt vardı) açıklığın ortasına gidip koca bir çember halinde oturdular; çemberin ortasında büyük ve gri bir kurt vardı. Onlara wargların feci lisanında hitap etti. Gandalf bu dili anlıyordu. Bilbo anlamasa da kulaklarına korkunç geliyordu; tüm konuştukları zalimce ve haince şeylermiş gibi, öyleydi zaten…
… ağacın altından dev çam kozalakları topladı. Ardından kozalaklardan birini parlak, mavi alevle yaktı ve kurtların arasına gönderdi. Kozalak kurtlardan birine isabet etti ve kabarık postu anında tutuşan hayvan korkunç çığlıklar sağa sola sıçramaya başladı…
2941 yılında Ork birlikleri ile birlikte bir köy basmayı planlayan Warglar, Orklarla buluşacakları yerde kim olduklarını bilmedikleri 14 cüce, bir buçukluk ve bir büyücü ile karşılaştılar. O grup aslında Ulu Goblin’i öldürüp Goblin Mağaralarından kaçmış olan; Smaug’dan hazinesini geri almak için yola çıkan Thorin Meşekalkan ve yoldaşlarıydı. Bilmeden goblinlerin peşlerinde olduğu kaçakları yakaladılar ve orada sıkıştırdılar onları. Bilbo ve diğerleri Warglar ağaçlara tırmanamadığı için ağaca tırmandılar. Gandalf son çare olarak çıktığı ağaçtaki kozalakları birer alev topuna çevirip kurtlara fırlatmakta buldu. Bu fikri bir çok Warg'ın ölmesini sağladı ama tükenmiyorlardı. En sonunda Gandalf, öleceğini bile bile ağacın altındaki Wargların üzerine atlayacaktı ki; o bölgeyi sürekli gözleyen kartallar son anda onları kurtarmışlardı.

Warglar öfkeden deliye dönmüşlerdi ve intikam almak için yanıp tutuşuyorlardı. Orklarla beraber toplandılar ve büyük bir ordu halinde doğuya, Yalnız Dağ’a doğru hareket ettiler. Büyük bir savaş oldu ve bu savaşa Beş Ordular Savaşı adı verildi. Kurtlar ve Orklar; Dain’in cüceleri, Orman Elfleri ve orada yaşayan Göl İnsanları ile mücadele ettiler. Lakin bu saldırıları başarılı olamadı ve büyük bir yenilgiye uğradılar. 
Sonrasında hala o civarda bulunan bütün Orklar ve Warglar kaçtılar. Bunun üzerine Beorn büyük şenlikler düzenledi.

3019 yılının Ocak ayında Puslu Dağlar’dan geçmekte olan Yüzük Kardeşliği’ne saldırdılar. Yüzük Kardeşliği ile mücadeleye girdiler. Gandalf etraflarında bir ateş çemberi oluşturdu ve Legolas onları yanan oklarıyla avladı. Wargların vücutlarından çıkan ateşle bütün gece aydınlandı.

Sonraki günlerde Yüzük Kardeşliği Warglardan kurtulmak için Moria Madenleri’ne girdiler. Lakin orada onlardan daha kudretli bir iblisle karşılaşacaklardı. Bu olaydan sonra ise Wargların herhangi bir savaşa katıldıklarına dair bir belge yoktur.