Elflerin Elfleri katli olarak bilinen bu olay, üç kez gerçekleşmiştir. Bu olayların üçünün gerçekleşmesinin altındaki neden de Feanor’un Yemini ve onun sonuçlarıdır.
Alqualondë’deki Akraba Kıyımı
Bu olay Ağaçların Devri’nde 1495 yılında gerçekleşmiştir. Alqualonde Limanlarında ilk kez, Ölümsüz Topraklarda kan dökülmüş ve Elflerin birbirlerini katli ilk kez yaşanmıştır. Bu olayın Noldor’un kalbine ektiği karanlık asla onları bırakmamıştır.
Feanor, Melkor’un Orta-Dünya’ya kaçtığını öğrenince büyük kafilesini kuzeyden geçiremeyeceğini anladı ve tek yolun gemilerle denizi aşmak olduğunu gördü. Lakin bu kadar büyük bir filoyu inşa etmek hem çok zaman hem de büyük bir emek isterdi, üstelik bu zanaatta beceri gösteren tek bir Noldor bile yoktu. Bu yüzden, Noldor’a daima dostluk etmiş olan Teleri’yi aralarına katılmaları için ikna etmeye karar verdi, çıkardığı isyanla Valinor’un saadetini daha da bozacağını ve Melkor’a açtığı savaşta gücünün böylece artacağını kuruyordu aklında. Bu yüzden telaşla Alqualonde’ye doğru ilerledi ve daha evvel Tirion’da konuşmuş olduğunu gibi seslendi Teleri’ye.
“ Neden, ey Noldor’un halkı! Neden bizi ve hatta kendi ülkesini bile düşmandan koruyamayan garezli Valar’a hizmet etmeliymişiz? Hem, şimdi düşmanları olan, onlarla aynı soydan gelmiyor mu? Bundan böyle intikam saatidir benim için, ama öyle olmasaydı da babamın katilinin ve hazinemin hırsızının sülalesiyle aynı topraklar üzerinde yaşayamazdım. Zaten bu yiğit halkın tek yiğidi de ben değilim. Hepiniz birden Kralınızı kaybetmediniz mi? Dağlarla deniz arasındaki bu daracık topraklarda hapsolmuşken, kaybetmediğiniz ne kaldı geride?Bir vakitler buralarda, Valar’ın Orta-Dünya’ya çok gördüğü ışık parıldıyordu, oysa artık karanlık her şeyi örtmüş vaziyette. Nankör denize beyhude yaşlar döken, sisler altında kalıp gölgelere boğulmuş bir halk olup, elimiz kolumuz bağlı yas mı tutacağız ebediyen? Yoksa kalkıp dönecek miyiz yurdumuza? Özgür bir halkın gezinip dolaşabileceği Cuivienen’de, apaçık gökyüzündeki yıldızların altında tatlı tatlı akıyor sular ve geniş topraklar yayılıyor alabildiğine. Orada duruyorlar hala; bir çılgınlığa kapılıp terk ettiğimiz her şey bekliyor bizi. Kalkın gidelim! Bırakalım bu şehir ödleklerin olsun!”
Uzun uzun konuşmuştu böyle…
Ama Feanor’un söyleyebileceği hiçbir şey onları harekete geçirmiyordu. Akrabaları olan halkın ve kadim dostlarının gidişi gerçekten kederle doldurmuştu yüreklerini, fakat onlara yardım etmek yerine, onları bu yaptıklarından vazgeçirmek isterlerdi, üstelik Valar’ın hükmüne karşı çıkarak onlara gemilerini ödünç vermeye de, yapımına yardım etmeye de niyetleri yoktu. Teleri’ye gelince, ne Eldamar kıyılarından başka bir yurt, ne de Alqualonde Prensi Olwe’den başka efendiyi arzuluyorlardı. Olwe ise, bir an olsun Melkor’a kulak vermemiş, buyur etmemişti topraklarına. Hala Ulmo ile Valar içinde kudretli olanlarının Melkor’un yarattığı acılara çare bulacaklarına ve her gecenin bir sabahı olduğuna inanıyordu.
İşte o anda, gecikmekten korkan Feanor büyük bir öfkeye kapıldı ve hararetli bir tartışmaya girdi Olwe ile.
“Tam da ihtiyaç duyduğumuz anda dostluğumuzu tanımaz oldun. Ama siz korkan zavallılari elleriniz neredeyse bomboş bir halde sonunda bu kıyılara çıktığınızda bizim size sunduğumuz yardımdan pek memnun olmuştunuz. Noldor limanınızı yapıp da duvarlarınıza emek dökmeselerdi, hala kumsaldaki kulübelerde oturuyor olurdunuz.”
“Dostluğunuzu reddettiğimiz yok bizim. Lakin bir dostu çılgınlığından ötürü azarlamak da bir dostun ödevidir. Ve Noldor bize kucak açıp da yardımlarını sunduklarında başka türlü konuşmuştun sen: Aman topraklarında sonsuza dek yaşayacaktık birlikte, evleri yan yana dizili kardeşler olarak. Ama beyaz gemilerimize gelince: Onları bize siz vermediniz. Bu zanaatı Noldor’dan değil, Denizlerin Efendilerinden öğrendik; gemilerimizin beyaz gövdelerini ellerimizle işledik, beyaz yelkenlerimizi ise eşlerimiz ve kızlarımız elleriyle dokudular. Bu yüzden hiçbir yol ya da hiçbir dostluk için onları vermeyiz de, satmayız da. Çünkü bak, sana söylüyorum Finwe’nin oğlu Feanor, mücevherler Noldor için ne demekse, bizim gözümüzde bu gemilerin yeri aynıdır: Kalplerimizin mahsulüdür onlar, yeniden yapamayız yani onların benzerlerini.”
Feanor, Olwe’nin cevabını dinledikten sonra, halkı toplanana kadar Alqualonde sınırlarının ötesinde karanlık düşüncelere dalarak oturdu. Gücünün yeterli olduğuna kanaat getirince, Kuğuların Limanı’na gitti ve orada demirlenmiş duran gemilere adamlarını gönderip zorla onları karadan uzaklaştırmaya başladı. Fakat Teleri karşı koydular ve pek çok Noldor’u denize döktüler. Ardından kılıçlar çekildi ve gemilerin güvertelerinde ve limanın ışıklarla aydınlatılmış rıhtımları ve payandalarında ve hatta yüksen girişin kemerinin üzerinde bile şiddetli bir savaş yapıldı. Teleri, Feanor’un halkını üç kez püskürttü ve her iki tarafta çok büyük kayıp verdi, ama Noldor’un öncü kolunun imdadına Fingolfin’in öncü topluluğu ile Fingon yetişti. ( Fingolfin isteksizde olsa, halkın çoğu gitmek istediğinden ve Feanor’a sadakat yemin ettiği için onu izledi. Onun önderlik ettiği topluluk daha kalabalıktı. Bu yolculukta Fingolfin’in oğulları Fingon, Turgon ve kızı Aradhel de vardı. Fingolfin’in kardeşi Finarfin isteksizce de olsa oda geldi ve oğulları Finrod, Orodreth, Angrod, Aegnor ve kızı Galadriel de katıldı.) Bir çarpışmanın gerçekleştiğini ve akrabalarının yenildiğini görüp, kargaşanın nedenini falan öğrenmeden öne atıldılar; bazıları ise Teleri’nin, Valar’ın emri üzerine, Noldor’un yolunu kesmeye çabaladıklarını düşünmüşlerdi. Tüm Noldor savaşa katılmıştı, lakin Olwe’nin kızı Earwen, Finarfin’in karısıydı ve Finarfin tüm olanlardan büyük keder duymuştu. Onun çocukları savaşa katılmadılar ve hatta denir ki Galadriel Teleri’ye yardım etmiştir.
Sonunda Teleri yenilgiye uğratıldı ve Alqualonde’de yaşayan denizcilerin büyük bölümü haince katledildi. Çünkü hem Noldor halkı öfkeye ve umutsuzluğa kapılmış, hem de büyük çoğunluğu incecik yaylardan başka bir şey taşımayan Teleri halkı güçsüz kalmışlardı. Çatışmadan sonra Noldor gemileri alıp uzaklaştılar ve küreklerini becerebildiklerince yerleştirip kıyı boyundan kuzeye kürek çektiler. Olwe ise, Ulmo’nun hizmetkârı Kıyıların Efendisi Osse’yi yardıma çağırdı, fakat Osse gelmedi, çünkü Valar, Noldor’un kaçışının kaba güçle engellenmesine izin vermemişlerdi. Fakat Uinen(Ulmo’nun bir başka hizmetkârı Maia, Osse’nin eşi) Teleri denizcileri için gözyaşı döktü ve deniz katillerin karşısında öyle bir kabardı ki gemilerin pek çoğu harap oldu ve içlerindekilerde boğuldu. Lakin her şeye rağmen Noldor’un büyük kısmı kaçtı ve fırtına dindiği zaman bazıları gemilerle bazıları da karadan devam ettiler. Fakat onlar ilerledikçe yol daha da uzuyor, daha da korkunçlaşıyordu. Hadsiz hesapsız karanlık içinde uzunca bir süre yürüdükten sonra, soğuk ve dağlık Araman çöllerinden geçip nihayet Korunaklı Ülke’nin kuzey sınırına vardılar. Burada aniden, bir kayanın üzerine dikilmiş duran ve aşağıdaki sahile doğru bakan bir karaltı gördüler. Bazıları bunun, Manwe’nin gönderdiği sıradan bir haberci değil Mandos’un ta kendisi olduğunu söyler(Çok büyük ihtimal Mandos’tur). Neyse, Noldro yüksek bir ses duydular, yüksek olduğu kadar etkileyici ve ürkütücü bir ses; onlara durup dinlemelerini emrediyordu. Ardından hepsi taş kesildiler ve Noldor halkı bir baştan öbür başa dek, hep birlikte, Kuzey’in Kehaneti ve Noldor’un Hükmü diye anılan laneti ve kehaneti bildiren bu sesi duydu. Söylenenlerin pek çoğu, Noldor’un başlarına gelene dek anlamadıkları acıları, karanlık bir dille haber veriyordu; ne kalabilecek, ne Valar’ın affını yahut hükmünü isteyebileceklerdi; anladıkları kadarıyla lanet buydu.
“Sayısız gözyaşı dökeceksiniz ve Valar size karşı öyle bir duvar örecek ve sizi öyle bir dışarıda bırakacak ki, ağıtlarınızın yankısı bile aşamayacak dağların üzerinden. Batıdan doğunun en uç noktasına dek, Valar’ın gazabı Feanor Hanedanı’nın üzerine çökecek ve onların takipçisi olan herkes de uğrayacak bu akıbete. Ettikleri Yemin önüne katacak onları ve yanlış yola sürükleyecek ve onları daima peşinden gitmeye ant içtikleri hazinelerinden ayrı koyacak. İyi başlayan her şey felakete dönüşecek ve akrabanın akrabaya ihaneti ve ihanet korkusu yol açacak tüm bunlara. Bundan böyle ebediyen Yoksun Bırakılanlar olacaklar.
Kendi soyunuzdan gelenlerin kanını haksızca döküp Aman topraklarını lekelediniz. Kanın karşılında kan verecekseniz ve Aman’ın ötesinde Ölüm’ün gölgesine yerleşeceksiniz. Eru kaderinize Ea’da ölmeyi yazmadıysa ve hiçbir hastalık kılınıza bile dokunamasa da, katledilerek alınabilir canınız ve canınız katledilerek alınacaktır: Silahla, azapla yahut da kederle; sonra da yersiz yurtsuz ruhlarınız Mandos’a gelecek. Uzun bir müddet kalacaksınız orada ve bedenlerinizin hasretini çekeceksiniz ve katlettiğiniz bütün o canlar sizin adınıza yalvarsalar da pek az merhamet göreceksiniz. Ve dünya büyük bir yüke dönüşerek, Orta-Dünya’da kalıp Mandos’a dönmeyenleri bezdirecek ve bunlar tükendikçe tükenecekler ve artlarından gelen genç ırkın önünde pişmanlık gölgeleri olacaklar. Valar konuştu!”
Pek çoğu korku ile sinse de, Feanor kalbini daha da katılaştırdı ve şöyle söyledi:
“Biz yemin ettik ve basit bir yemin değildi bu. Bu yemine sadık kalınacak. Pek çok kötülüğün ve bir o kadar da ihanetin tehdidiyle yüzleştik, ama söylenmeyen tek şey kaldı bize: Korkaklıktan, namertlerden veya namertlerin korkusundan zarar gelmeyecek bize. Bu yüzden diyorum ki, biz yolumuza devam edeceğiz ve şu hükmü de ben ekliyorum: Yapacağımız her şey, Arda’nın son günlerine kadar şarkılara konu olacak.”
O anda Finarfin içinde keder ve Feanor’a öfkeyle geri döndü ve pek çok kişi de onu izledi. Valinor’a dönene dek acı içinde yürüdüler.
İşte böyle oldu ilk Akraba Kıyımı.
İkinci Akraba Kıyımı
Beren ve Luthien’in oğlu Dior, Nauglamir’i(Silmaril eklenmiş cüce mücevheri) taktığında, denir ki dünyanın çocuklarının Eldar’ın, Edain’in ve Kutlu Diyar’ın Maiar’ının en güzeli oluvermişti. Böylece Elfler arasında Thingol’un varisi Dior’un Mücevheri taktığı söylentisi hızla yayıldı ve Elfler arasında şu sözler yankılandı:
“Feanor’un Silmarillerinden biri yeniden Doriath Ormanı’nda yanıyor.”
Böylece Feanor’un oğıllarının yemini uykusundan uyamış oldu. Luthien onu taktığı sürece kimse ona saldırmaya cüret edememişti. Ama Feanor’un yedi oğlu toplanıp, hakları olanı istediklerini bildirdiler. Lakin Dior buna cevap vermedi.
Bunun üzerine Celegorm kardeşlerini, Doriath üzerine bir saldırıya geçirmeye ikna etti. Kışın ortasında Birinci Çağın 506-507 yılları arasında saldırya geçti. Menegroth’ta Dior ile savaştılar ve böylece Elflerin Elfleri katli ikinci kez yaşandı. Bu savaşta Celegorm, Dior’un elinden öldü. Curufin ile Caranthir de öldü. Lakin Dior ile eşi Nimloth da hayatta kalamadılar. Celegorm’un adamları Dior’un genç oğullarını yakalayıp ormanda ölüme terk ettiler. Maedhros bundan pişman olsa da onları bulamadı.
Doriath böylece yıkıldı ve bir daha asla yükselemedi. Lakin Feanor’un oğulları da aradıklarını bulamadılar. Çünkü halktan geri kalan birkaç kişi Dior’un kızı Elwing ile birlikte Silmaril’i de alıp Sirion Deltalarına sığındılar.
Üçüncü Akraba Kıyımı
Elwing’in hayatta olduğu ve Silmaril’in sahibi olarak Sirion Deltalarında yaşadığı haberi ilk olarak Maedhros’un kulağına geldiğinde, Doriath’taki yaptıklarından pişman olduğu için hiçbir şey yapmadan bekledi. Ama zaman geçtikçe, yeminleri onu sıkıştırmaya başladı ve içlerini kemirmeye başladı. Kardeşler toplanıp, limanlara dostluk mesajları içinde, sert taleplerini de ilettiler.
Elwing(Earendil’in Karısı) ve Sirion Halkı, yapılan onca kötülükten sonra ve efendileri Earendil dönmeden Silmaril’i verecek değillerdi. Ayrıca Silmaril’in onları, evlerini ve gemilerini kutsadığını ve onlara şifa verdiğini düşünüyorlardı. Böylece Elflerin Elfleri katlettiği en son ve en korkunç olay meydana geldi. Bu, lanetlenmiş yeminin yol açtığı hataların üçüncüsüydü.
Feanor’un hala hayatta olan oğulları, Gondolin sürgünlerine ve Doriath halkından geriye kalanlara aniden saldırıp onları yok ettiler. Bu muharebe de kendi halklarından birkaç kişi kenarda durdu, çok azı da isyan etti ve bunlar da kendi efendilerine karşı gelip Elwing’e yardım ettikleri için katledildiler. Sonunda Maedros ve Maglor galip geldiler. Kardeşleri Amrod, Amras ölmüştü. Cirdan ile Gil-Galad yardıma gelselerde, geç kalmışlardı. Elwing ve oğulları Elrond ile Elros ortalarda yoktu. Elwing kendini denize atmış Ulmo’nun lütuf ile bir kuş şeklinde boynunda Silmarille Earendil’i aramaya gitmişti. Maglor Elrond ile Elros’a kıyamamış onları çok sevmişti. Onları yanında koydu ve baktı.
Böylece Feanor’un oğulları yine amacına ulaşamamış ve bu kötü olayların sonuncusu da bitmiş oldu.