Translate

Ainur'un Müziği ve Arda'nın Yaratılışı Nedir?

Ainur'un Müziği ve Arda'nın Yaratılışı Nedir?








Iluvatar tek başına yaşardı. Bütün şeylerin öncesinde, ilk önce Ainur'u var etmek için şarkı söyledi, dünyanın içinde ve dışında onun bütün yaratıkları arasında en büyük güç ve görkem onlardır. Sonra boşluğun içinde onların mekanlarını şekillendirdi ve aralarında yaşadı, onlara her türlü şeyi öğretti, bunların içinde en önemlisi müzik idi. 


Onlarla şarkının temalarını ve neşeli ilahileri söyleyerek konuştu, o zamana kadar aklında ve yüreğinde tasarladığı yüce ve harika şeylerin çoğunu açıkladı, böylece artık onun için müzik yapabileceklerdi ve onların çalgılarının sesleri tahtının etrafında ihtişamla yükselecekti. 


Bir zaman geldi, Iluvatar gönlündeki muhteşem bir tasarımı Ainur'a anlattı, enginliği ve yüceliğiyle daha önce anlattığı hiç bir şeyin dengi olmayan bir tarihi gözlerinin önüne serdi, onun başlangıcının ihtişamı ve bitişinin görkemi Ainur'u şaşkınlık içinde bıraktı, böylece Iluvatar'ın huzurunda eğildiler, dilleri tutulmuştu. 


Sonra Iluvatar dedi ki:''Önünüze serdiğim bu öyküye ve tüm tarihin kat kat açılıp serileceği yer olarak size betimlemiş olduğum bu yüce güzellikte bölgesine yalnızca dış hatlarıyla değinilmiştir.Bütün boşlukları doldurmadım, gönlümün dopdolu olduğu güzellik ve zerafet hakkındaki bütün nesnelerin ve süslerin bir dökümünü yapmadım.Şimdi benim arzum ulu ve mükemmel bir müzik yaparak bu temanın şarkısını söylemenizdir;(size çok şey öğrettiğimi ve içinize Gizli Ateş'i yerleştirdiğimi bilerek) zihninizi ve güçlerinizi bu temayı kendi düşünceleriniz ve tasarımlarınızla donatmak için kullanacaksınız.Ama ben oturup dinleyeceğim ve sizin aracılığınızla pek çok güzelliğe şarkıda vücut buldurduğum için mutlu olacağım.'' 


Ardından arpçılar ve udçular, flütçüler ve kavalcılar, Ainur'un sayısız koroları ve orgları, Iluvatar'ın temasını ulu müziğe dönüştürmeye başladı; büyük denizlerin kükremelerinden daha şiddetli gürleyen armonilere karışıp birbirlerinin içlerinde çözülerek çeşitlenen ve karşılıklı etkileşen muhteşem melodilerden oluşan bir ses yükseldi, ta ki Iluvatar'ın yaşadığı yer ve Ainur'un mekanları müzikle ve müziğin yankısıyla dolup taşana dek, çok uzaklardaki karanlık ve ıssız yerlerin içlerine dahi akan müziğin yankılarının yankısıyla.Ölçülemez enginlikte görkemiyle böylesine bir müzik, daha önce hiç var olmamıştı ve o zamandan beri de bir daha olmayacaktır; gerçi denir ki, Büyük Son'dan sonra, Iluvatar'ın tahtının huzurunda hem Ainur hem de Insanoğlu koroları tarafından çok daha yüce bir müzik dokunacaktır.Sonra Iluvatar'ın en yüce temaları çalınacaktır; çünkü, Ainur ve İnsanoğulları onun aklını, yüreğini ve tüm niyetini artık biliyor olacaklardı. 








Ulu Tema 


Iluvatar oturup dinledi, uzun süre boyunca bu ona çok iyi göründü, çünkü müzikte kusurlar azdı ve ona öyle geldi ki Ainur pek çok şeyi iyi öğrenmişti. Ama ulu tema geliştikçe Melkor'un yüreğine Iluvatar'ın ulu temasına uymayan ve kendi kibirli imgeleminin birbiri içine girmiş özleri ulaşmaya başladı. Iluvatar tarafından, Ainur içinde en büyük güç, bilgelik be bilgi ihsanlarının bir bölümü Melkora armağan edilmişti; ve o, yaşam ve Gerçeklik veren Gizli Ateş'i aramak için karanlık yerlerde ve boşluklara sık sık tek başına dolaşmıştı(çünkü kendi varlığından bir şeyler meydana getirmek için çok ateşli bir arzu duyuyordu); ama yine de onu bulamamıştı, çünkü Ateş Iluvatar'ın yanındaydı ve o, çok daha sonraya dek bunu bilmeyecekti. 


Ama he rşeye rağmen, kendisine ait çok kurnazca düşüncelere kapıldı, ki bunları Iluvatar'a bile göstermemişti. Bu tasarım ve tasavvurlarının bazıları artık müziğe dokunuyordu, etrafında çalanların çoğu ümitsizliğe düştü, müzikleri zayıfladı, yanındakilerin düşünceleri tamamlanmamıştı ve bulanıktı, müziklerine onunkine uygun bir ahenk kazandırdılar. İşte böyle Melkor'un yaramazlığı müziği karartarak yayıldı, çünkü onun bu düşünceleri, Iluvatar'ın tasarısının güzelliğiyle uzaktan yakından ilgili olmadığı için armonileri kırık dökük ve bölük pörçüktü. Iluvatar yine de müzik akıl almaz bir çirkinlik alıp ve kasvetin derinliklerine doğru çökene kadar oturup dinledi; ardından hüzünle gülümseyip sol elini kaldırdı ve çarpışmanın ortasında, ilki gibi ama pek benzemeyen yeni bir tema oluşuverdi hemen, gerçi bunun nasıl olduğunu hiç kimse açıkça anlamamıştı ve tema güçlenip güzelleşti.Ama Melkor'un yükselttiği uyumsuzluk ve gürültü, onun karşısında gümbürdemeye başladı, artık bir ses savaşı vardı ve pek az şeyin seçebildiği bir çınlama yükseldi. 


Sonra Iluvatar sağ elini kaldırdı, artık gülümsemiyor, ağlıyordu; ve işte üçüncü bir tema, diğerlerine hiç benzemiyordu, gürültünün ortasında büyüdü, ta ki sonunda, Iluvatar'ın ayaklarının dibinde bir ara iki müzik gelişiyor gibi olana dek ve bunlar tamamen uyumsuzluk içindeydiler. Birisi çok ulu derin ve güzeldi, ama söndürülemez bir keder karışmıştı, diğeriyse artık kendi birliğini kurmuştu ve kendine has dizgesi vardı, ama gürültülü, anlamsız ve kibirliydi, sanki onu boğmak niyetine sahipmiş gibi öbürüne anırıyordu, her şeye karşı çıkmasına ve çok korkunç bir şekilde çatışmasına rağmen yinede bir şekilde rakibine ekleniyor, ona bir armoni katıyordu. Bu yankılanan mücadelenin tam ortasıda, Iluvatar'ın salonları sarsılır ve bir ürperme karanlık yerlere doğru akarken Iluvatar iki elini de kaldırdı, ışık kadar delici ve derinlik kavranamaz tek bir akor çaktı, müzik gümbürdedi ve kesildi. 


Ardından Iluvatar dedi ki:''Ainur güçlüdür, görkemlidir ve bilgi açısından en kudretli olanı Melkor'dur ama o ve tüm Ainur bilir ki ben Iluvatar'ım, şarkıda söylediğiniz ve çaldığınız bütün bu şeyleri meydana gelmesine ben neden oldum - sadece ben eğleneyim ya da kendi başınıza çalasınız diye göksel bölgelerde yaptığınız bu müziğe neden olmadım. Bütün bunlar, Iluvatar'ın gerçekliğini paylaşasınız diye yarattığım sizler, Ainur, daha çalarken gerçekliği biçimlendiresiniz diyedir. Belki de ben şarkımdan meydana gelen bu şeyleri seveceğim, Sen Melkor, sonunda Iluvatar'ın bizzat kendisinden kaynaklanmayan hiç bir temanın çalınamayacağını ve müzikte Iluvatar'a rağmen hiç bir değişiklik yapılamayacağını göreceksin. Buna kalkışan kişi, sonunda kendisini çok daha karmaşık ve ihtişamlı bir şeyin tasarlanmasında bana yardım ederken bulur: baksanıza! Melkor ateş kadar dehşet verici, karanlık sular gibi kederli, gazabı fırtına gibi ve en karanlık yerlerin derinlikleri kadar ışığımdan uzak duran bir kötülüğe sahip olmasına rağmen, önünüze serdiğim tasarının parçası haline geldi. Onun aracılığıyla müziklerin baskın gelmek için verdikleri çarpışmanın içinde acı ve sefalet oluştu; ses karmaşasının yanında zulüm mevcuttu, açgüzlülük, karanlık, düşünce yada nesnelerin bütün çürümüşlüğü ve nefret ediesi batak, piskokulu sisler ve zorlayıcı alevler, acımasız bir soğuk, doğmuş olmak ve ümitsiz olarak ölmek.Ama yine de bu, onun aracılığıyla ama yüzünden değildir; ve Melkor da tıpkı sizin gibi, hatta artık onun kötülüğü altında yaşayarak sefilliğe ve kedere, dehşete ve günahkarlığa onun aracılığıyla katlanacak olan bütün o varlıklar gibi anlayacak ve sonunda beyan edecektir ki, bütün bunlar yalnızca benim yüce görkemimle son bulacak ve temayı dinlemek için daha değerli kılmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır,Hayat yaşamaya değer ve Dünya öylesine harika ve muhteşemdir ki, Iluvatar'ın bütün yapıp ettikleri arasında, onun en sevdiği ve en güçlü çalışması sayılacaktır'' 

Sonra Ainur korkuya kapıldı, kendilerine söylenen sözleri tamamen kavrayamamışlardı, Melkor utançla ve utançtan kaynaklanan öfkeyle dolmuştu; ama onların şaşkınlıklarını gören Iluvatar, görkemli bir şekilde kalktı ve yaşadığı yerden uzaklaştı; ve Ainur'a peşinden gelmelerini emretti.Boşluğun tam ortasına eriştiklerinde, önceden bomboş olan yerde muhteşem bir şey vardı...
Eru Ilúvatar Kimdir?

Eru Ilúvatar Kimdir?



Eru Ilúvatar
J. R. R. Tolkien'in kurgusal Orta Dünya evreninde her şeye gücü yeten tek yaratıcıdır. Bununla beraber, Eä'da yapılacak birçok iş için Ainur'u yetkilendirmiştir. Arda'yı (Dünya'yı) şekillendirmek de bu işlerden birisiydi. Eru, Tolkien'in Silmarillion'unda önemli bir karakterdir. Bunun yanında, Hobbit, Yüzüklerin Efendisi gibi çok daha ünlü eserlerinde üstü kapalı olarak bahsedilir (Yüzüklerin Efendisi'nde Númenor'un Çöküşü'nden bahsedilen Ek A'da Tek Olan diye anılır). 

Yaratıcı sıfatıyla Eru 
Quendi (Elfler) ve Atani (İnsanlar) Eru tarafından yaratıldı. Silmarillion'da bu iki ırk Ilúvatar'ın Çocukları olarak adlandırılır. Cüceler, Aulë tarafından yaratıldılar ve Eru onların da yaşamasına müsaade etti ve onları akıl sahibi kıldı. Hayvanlar ve bitkiler, Manwë ve Varda tarafından şekillendirildi. Manwë, Eru'dan, hayvanlara ve bitkilere de akıl vermesini diledi. Bir görüşe göre Yüzüklerin Efendisi ile Hobbit'te bahsedilen Kartallar, Maia ırkından olabilir. Ayrıca, Oromë'nin av köpeği Huan'ın -Kendisi de bir Maia olan Sauron'u dövüşte yendiği dikkate alınırsa- Maia olması ihtimali vardır. Bir başka görüşe göre, Huan'ın bilinç seviyesi ve akıllılığı -her ne kadar sadece Eru'nun yarattığı orijinal bağımsız akıllılık gibi olmasa da- Valar'ın yaratıklara nimet bağışlama yetkisinin genişliğini göstermektedir. Melkor, Eru'nun yarattıklarını taklit ederek yaptığı yaratıklara görece farklı şekiller verebilmeyi başardı (Orklar, Ejderhalar, Devler). Bununla beraber orklar muhtemelen bozulmuş elflerdir, dolayısıyla Ilúvatar'ın Çocukları'ndan türetilmişlerdir. 
Eru ,Gizli Ateş'e sahip olan tek varlıktır. Bu yüzden Tolkien'in evreninde, ayrı bir can yaratabilecek tek varlık Eru'dur. Bütün yaratılmışlar Eru tarafından yaratılmasa bile Eru tarafından kutsanmadıkça varlığa bürünemezler. Melkor, Gizli Ateş'i arzuladı ve boşu boşuna ele geçirmeye uğraştı. Başarısız oldu, çünkü ateş Eru'nun içindeydi. Melkor, bu yüzden orijinal hiçbir yaratık yapamadı. Tek yapabildiği Eru'nun yarattıklarını bozup değiştirmek oldu. 

Eru'nun Arda tarihine doğrudan etkileri 
Eru, sadece mutlak gereklilik içerdiğinde Arda üzerinde kendi gücünü faaliyete geçiriyordu. Arda'yı Eru yarattı. Ayrıca Elfleri ve İnsanları bizzat yarattı ve uyandırdı. İkinci Çağ 3319'da Ar-Pharazôn ve ordusunun cesedleri Aman kıtasına vurduğunda Eru, ölü bedenleri bizzat toprağa gömdü. Daha sonra -İkinci Çağ'ın bitimini getiren olaylar zincirinin bir parçası olarak- o güne dek düz olan Arda'nın şeklini küresel yaptı, Númenor kıtasını denize batırdı ve Ölümsüz Topraklar'ı dünyanın atmosferinden ötelere taşıdı. Gandalf, Balrog'la yaptığı savaşta öldüğünde ona tekrar yaşam vermek Valar'ın gücünün ötesinde bir işti ve Eru Ilúvatar aracısız devreye girerek Gandalf'ı bedenine döndürüp geri yolladı. 

Tolkien'in dinî inancında Eru'nun yeri 
1954'te Oxford'daki Katolik yayınları satan Newman Kitabevi'nin yöneticisi Peter Hastings'e yazdığı bir mektubun taslağında Tolkien'in bu mesele üzerinde net bir açıklama yaptığı görülür. Koyu bir Katolik olan Tolkien mektupta, yazdığı efsanelerdekine uygun şekilde, Tanrı'nın ortodoks olmayan tanımını, mutlak gizli mahiyetini benimsediğini belirtiyor. 
Sonsuz yaşamla vasıflandırılmış olan elflerin reenkarne olmaları (başka bir bedende hayata dönmeleri) ihtimaliyle ilgili olarak Hastings şöyle yazmıştır: 
Tanrı, bildiğimiz hiçbir yaratıkta böyle bir iş gerçekleştirmedi, bana öyle geliyor ki böyle gerçekliğin meydana gelmesi bizi bir alt-yaratıcı kavramına doğru götürüyor. Çünkü bir alt-yaratıcı yaratan-yaratıcı arasındaki işlerle ilgili bir faaliyette bulunduğu takdirde, daha önce yaratıcı tarafından kullanılmış yöntemleri kullanmak mecburiyetindedir. 
Tolkien'in cevabî yazısı, ilahî yaratış ile sunî alt-yaratış arasındaki ilişkiyi şöyle açıklar: 
İlahî yaratışla, alt-yaratışların doğasını birbirinden tamamen ayırt etmek durumundayız. Şunu belirtmeliydim ki "yaratıcının kullanmış olduğu yaratış yöntemlerinden bağımsız" oluş, Tanrının mutlak gizli mahiyetine hürmeten, "alt-yaratış"ın temel fonksiyonudur...Bir metafizikçi değilim, fakat bunun garip bir metafizik meselesi olduğunu düşünmeliydim. Bir tane yol değil, aslında potansiyel olarak sayısız yaratış yolu vardır, -bizim de sınırlı olarak sezdiğimiz- bilinen yaratış yolları, Tanrı tarafından kullanıldığında etkili olan ve ancak onun tarafından kullanılması geçerli olan yöntemlerdir. 
Hastings ayrıca Tom Bombadil'in kim olduğunu açıklamak için Altınyemiş'in söylediği "O mevcuttur" ifadesini Bombadil'in Tanrı olduğu anlamını ima ettiği için eleştirmiştir. 
Tolkien, cevabî yazısında: 
Tom Bombadil konusuna gelince, bu konu üzerinde -esas noktayı ihmal edecek şekilde- fazla ciddi olduğunuzu düşünüyorum...Bu tutumunuzla bana az çok, (günümüz) Katoliklerinin rahiplere Baba (Peder) demesine -baba unvanının sadece İlk İnsan'a ait olduğu düşüncesiyle- karşı çıkan Protestan görüşünü hatırlatıyorsunuz. 

Esinleniş ve kurgunun gelişimi 
Efsanenin ilk versiyonlarında Ilúvatar ismi İngilizce'ye "Father for Always" (Mutlak Tanrı) olarak çevrilmişti (bkz. Kayıp Öyküler Kitabı, Orta Dünya Tarihi serisinin ilk iki kitabı olarak yayımlandı), daha sonraları "Sky-father" (Gök Tanrı) olarak çevrildi , fakat bu anlamlar daha sonra yerini daha yeni bir anlama bıraktı. Ilúvatar, ilk zamanlarda Tanrı için kullanılan tek isimdi, daha sonra Orta Dünya Tarihi serisinin onuncu bölümü olan Morgoth'un Yüzüğü'nde "Aman Yıllıkları" kısmında Eru ismi ilk kez yer aldı.