Iluvatar tek başına yaşardı. Bütün şeylerin öncesinde, ilk önce Ainur'u var etmek için şarkı söyledi, dünyanın içinde ve dışında onun bütün yaratıkları arasında en büyük güç ve görkem onlardır. Sonra boşluğun içinde onların mekanlarını şekillendirdi ve aralarında yaşadı, onlara her türlü şeyi öğretti, bunların içinde en önemlisi müzik idi.
Onlarla şarkının temalarını ve neşeli ilahileri söyleyerek konuştu, o zamana kadar aklında ve yüreğinde tasarladığı yüce ve harika şeylerin çoğunu açıkladı, böylece artık onun için müzik yapabileceklerdi ve onların çalgılarının sesleri tahtının etrafında ihtişamla yükselecekti.
Bir zaman geldi, Iluvatar gönlündeki muhteşem bir tasarımı Ainur'a anlattı, enginliği ve yüceliğiyle daha önce anlattığı hiç bir şeyin dengi olmayan bir tarihi gözlerinin önüne serdi, onun başlangıcının ihtişamı ve bitişinin görkemi Ainur'u şaşkınlık içinde bıraktı, böylece Iluvatar'ın huzurunda eğildiler, dilleri tutulmuştu.
Sonra Iluvatar dedi ki:''Önünüze serdiğim bu öyküye ve tüm tarihin kat kat açılıp serileceği yer olarak size betimlemiş olduğum bu yüce güzellikte bölgesine yalnızca dış hatlarıyla değinilmiştir.Bütün boşlukları doldurmadım, gönlümün dopdolu olduğu güzellik ve zerafet hakkındaki bütün nesnelerin ve süslerin bir dökümünü yapmadım.Şimdi benim arzum ulu ve mükemmel bir müzik yaparak bu temanın şarkısını söylemenizdir;(size çok şey öğrettiğimi ve içinize Gizli Ateş'i yerleştirdiğimi bilerek) zihninizi ve güçlerinizi bu temayı kendi düşünceleriniz ve tasarımlarınızla donatmak için kullanacaksınız.Ama ben oturup dinleyeceğim ve sizin aracılığınızla pek çok güzelliğe şarkıda vücut buldurduğum için mutlu olacağım.''
Ardından arpçılar ve udçular, flütçüler ve kavalcılar, Ainur'un sayısız koroları ve orgları, Iluvatar'ın temasını ulu müziğe dönüştürmeye başladı; büyük denizlerin kükremelerinden daha şiddetli gürleyen armonilere karışıp birbirlerinin içlerinde çözülerek çeşitlenen ve karşılıklı etkileşen muhteşem melodilerden oluşan bir ses yükseldi, ta ki Iluvatar'ın yaşadığı yer ve Ainur'un mekanları müzikle ve müziğin yankısıyla dolup taşana dek, çok uzaklardaki karanlık ve ıssız yerlerin içlerine dahi akan müziğin yankılarının yankısıyla.Ölçülemez enginlikte görkemiyle böylesine bir müzik, daha önce hiç var olmamıştı ve o zamandan beri de bir daha olmayacaktır; gerçi denir ki, Büyük Son'dan sonra, Iluvatar'ın tahtının huzurunda hem Ainur hem de Insanoğlu koroları tarafından çok daha yüce bir müzik dokunacaktır.Sonra Iluvatar'ın en yüce temaları çalınacaktır; çünkü, Ainur ve İnsanoğulları onun aklını, yüreğini ve tüm niyetini artık biliyor olacaklardı.
Ulu Tema
Iluvatar oturup dinledi, uzun süre boyunca bu ona çok iyi göründü, çünkü müzikte kusurlar azdı ve ona öyle geldi ki Ainur pek çok şeyi iyi öğrenmişti. Ama ulu tema geliştikçe Melkor'un yüreğine Iluvatar'ın ulu temasına uymayan ve kendi kibirli imgeleminin birbiri içine girmiş özleri ulaşmaya başladı. Iluvatar tarafından, Ainur içinde en büyük güç, bilgelik be bilgi ihsanlarının bir bölümü Melkora armağan edilmişti; ve o, yaşam ve Gerçeklik veren Gizli Ateş'i aramak için karanlık yerlerde ve boşluklara sık sık tek başına dolaşmıştı(çünkü kendi varlığından bir şeyler meydana getirmek için çok ateşli bir arzu duyuyordu); ama yine de onu bulamamıştı, çünkü Ateş Iluvatar'ın yanındaydı ve o, çok daha sonraya dek bunu bilmeyecekti.
Ama he rşeye rağmen, kendisine ait çok kurnazca düşüncelere kapıldı, ki bunları Iluvatar'a bile göstermemişti. Bu tasarım ve tasavvurlarının bazıları artık müziğe dokunuyordu, etrafında çalanların çoğu ümitsizliğe düştü, müzikleri zayıfladı, yanındakilerin düşünceleri tamamlanmamıştı ve bulanıktı, müziklerine onunkine uygun bir ahenk kazandırdılar. İşte böyle Melkor'un yaramazlığı müziği karartarak yayıldı, çünkü onun bu düşünceleri, Iluvatar'ın tasarısının güzelliğiyle uzaktan yakından ilgili olmadığı için armonileri kırık dökük ve bölük pörçüktü. Iluvatar yine de müzik akıl almaz bir çirkinlik alıp ve kasvetin derinliklerine doğru çökene kadar oturup dinledi; ardından hüzünle gülümseyip sol elini kaldırdı ve çarpışmanın ortasında, ilki gibi ama pek benzemeyen yeni bir tema oluşuverdi hemen, gerçi bunun nasıl olduğunu hiç kimse açıkça anlamamıştı ve tema güçlenip güzelleşti.Ama Melkor'un yükselttiği uyumsuzluk ve gürültü, onun karşısında gümbürdemeye başladı, artık bir ses savaşı vardı ve pek az şeyin seçebildiği bir çınlama yükseldi.
Sonra Iluvatar sağ elini kaldırdı, artık gülümsemiyor, ağlıyordu; ve işte üçüncü bir tema, diğerlerine hiç benzemiyordu, gürültünün ortasında büyüdü, ta ki sonunda, Iluvatar'ın ayaklarının dibinde bir ara iki müzik gelişiyor gibi olana dek ve bunlar tamamen uyumsuzluk içindeydiler. Birisi çok ulu derin ve güzeldi, ama söndürülemez bir keder karışmıştı, diğeriyse artık kendi birliğini kurmuştu ve kendine has dizgesi vardı, ama gürültülü, anlamsız ve kibirliydi, sanki onu boğmak niyetine sahipmiş gibi öbürüne anırıyordu, her şeye karşı çıkmasına ve çok korkunç bir şekilde çatışmasına rağmen yinede bir şekilde rakibine ekleniyor, ona bir armoni katıyordu. Bu yankılanan mücadelenin tam ortasıda, Iluvatar'ın salonları sarsılır ve bir ürperme karanlık yerlere doğru akarken Iluvatar iki elini de kaldırdı, ışık kadar delici ve derinlik kavranamaz tek bir akor çaktı, müzik gümbürdedi ve kesildi.
Ardından Iluvatar dedi ki:''Ainur güçlüdür, görkemlidir ve bilgi açısından en kudretli olanı Melkor'dur ama o ve tüm Ainur bilir ki ben Iluvatar'ım, şarkıda söylediğiniz ve çaldığınız bütün bu şeyleri meydana gelmesine ben neden oldum - sadece ben eğleneyim ya da kendi başınıza çalasınız diye göksel bölgelerde yaptığınız bu müziğe neden olmadım. Bütün bunlar, Iluvatar'ın gerçekliğini paylaşasınız diye yarattığım sizler, Ainur, daha çalarken gerçekliği biçimlendiresiniz diyedir. Belki de ben şarkımdan meydana gelen bu şeyleri seveceğim, Sen Melkor, sonunda Iluvatar'ın bizzat kendisinden kaynaklanmayan hiç bir temanın çalınamayacağını ve müzikte Iluvatar'a rağmen hiç bir değişiklik yapılamayacağını göreceksin. Buna kalkışan kişi, sonunda kendisini çok daha karmaşık ve ihtişamlı bir şeyin tasarlanmasında bana yardım ederken bulur: baksanıza! Melkor ateş kadar dehşet verici, karanlık sular gibi kederli, gazabı fırtına gibi ve en karanlık yerlerin derinlikleri kadar ışığımdan uzak duran bir kötülüğe sahip olmasına rağmen, önünüze serdiğim tasarının parçası haline geldi. Onun aracılığıyla müziklerin baskın gelmek için verdikleri çarpışmanın içinde acı ve sefalet oluştu; ses karmaşasının yanında zulüm mevcuttu, açgüzlülük, karanlık, düşünce yada nesnelerin bütün çürümüşlüğü ve nefret ediesi batak, piskokulu sisler ve zorlayıcı alevler, acımasız bir soğuk, doğmuş olmak ve ümitsiz olarak ölmek.Ama yine de bu, onun aracılığıyla ama yüzünden değildir; ve Melkor da tıpkı sizin gibi, hatta artık onun kötülüğü altında yaşayarak sefilliğe ve kedere, dehşete ve günahkarlığa onun aracılığıyla katlanacak olan bütün o varlıklar gibi anlayacak ve sonunda beyan edecektir ki, bütün bunlar yalnızca benim yüce görkemimle son bulacak ve temayı dinlemek için daha değerli kılmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır,Hayat yaşamaya değer ve Dünya öylesine harika ve muhteşemdir ki, Iluvatar'ın bütün yapıp ettikleri arasında, onun en sevdiği ve en güçlü çalışması sayılacaktır''
Sonra Ainur korkuya kapıldı, kendilerine söylenen sözleri tamamen kavrayamamışlardı, Melkor utançla ve utançtan kaynaklanan öfkeyle dolmuştu; ama onların şaşkınlıklarını gören Iluvatar, görkemli bir şekilde kalktı ve yaşadığı yerden uzaklaştı; ve Ainur'a peşinden gelmelerini emretti.Boşluğun tam ortasına eriştiklerinde, önceden bomboş olan yerde muhteşem bir şey vardı...